Mü'minin Unutmaması Gereken İki Şey!

Gerçek bir mü’min, diğergâm insandır. Kendi kurtuluş beraatini alabilmenin, başkalarının da kurtuluşu için hizmet ve gayret etmekten geçtiğini bilen insandır. Zira sırf kendi menfaatini düşünen, kaba, hodgâm, bencil ve cimri bir insan tipini Rabbimiz reddediyor.

HİZMETİN ALTIN KURALLARI

1. Hiçbir hizmeti küçük görmemek gerekir. Çünkü, hizmet edebilmek büyük bir nîmettir ve ehemmiyetsiz gibi görünen bir hizmet, Allah katında çok kıymetli olabilir. Bu sebeple Allâh’ın rızâsına nâil olabilmek için her türlü hizmete koşmak îcâb eder. 

2. Hizmet etme fırsatı, Rabbimizin bir lûtfudur, lâkin bu lûtuf, herkese nasîb olmaz. Çok kimseler vardır ki, pek çok hususta hizmet kâbiliyetleri olduğu hâlde, zaman ve mekân müsâit olmadığından hizmetten nasipleri yoktur. Hizmet edenler, bu nîmete nâil oldukları için Allâh’a çokça şükretmeli ve yine bu nîmete vesîle oldukları için hizmet edilenlere teşekkür edâsı içinde bulunmalıdırlar. Zira onların sâyesinde Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına nâil olmaktadırlar. 

3. Hizmet insanı, karşılaştığı tehlike ve güçlükler sebebiyle yılmamalı, bilâkis daha da kuvvet bulmalıdır. Zira bir hizmetin seviyesi, katlanılan zahmetler ve fedâkârlıklar nisbetindedir. Hizmet, gelip geçici bir sevdâ gereken yüce bir vazifedir. Bu itibarla hizmet ehlinin azığı sabır, dayanağı Yüce Mevlâ olmalıdır. 

4. Hizmet eden bir mü’min iki şeyi kesinlikle unutmamalıdır: 

  1. Allah Teâlâ, 
  2. Ölüm, yani fânîlik. 

İki şeyi de unutmalıdır: 

  1. Kibre kapılmamak için yaptığı hayırları unutmalı, 
  2. Kimseyle arasında soğukluk olmaması için kendisine yapılan hatâları unutmalıdır. Yani, affede affede ilâhî affa lâyık hâle gelmeye çalışmalıdır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hakk’a Adanmış GENÇLİK, Genç Kitaplığı.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.