Mevlânâ'nın Sırrı

Hazret-i Mevlânâ, Hak yolunda aşk ateşiyle yanan, susuzluğu devamlı şiddetlenen, kanmayan, her ân vuslat iştiyâkı ile çırpınan ve coşan, mest ve meclûb bir gönüldür.

Ruhlar âleminden sonsuzluğa doğru yola koyulan insanoğlu, bu yolda nice sevinç ve ürperiş ile dolu iki zıtlığın macerası içinde çalkalanır durur. Yolculuğunun en çetin ve tehlikeli safhası da dünyâ geçididir ki, bu geçitte yaşanan hayat mâcerâsı, beşik ile tabut arasında dar bir koridor ve sıkıntılı bir yolculuktur. Bunun neticesi de, ya sonsuz bir saadet ve kazanç, ya da sonsuz bir hüsran ve kaybedişin hüznüdür.

İnsanlar, bu geçitte, gözlerine inen gaflet perdeleri yüzünden birçok hakîkati, daha mühimmi, ötelerin ötesini göremez hâle gelirler. Bu fânî mekânda mevkîini, vazîfesini ve mes’uliyetini tayin edemeden ve toprak altı karanlığına ne gibi bir hikmet ve zaruretle katılacağını öğrenemeden yaşayanlar, yâni:

İNSANI ÖLÜMSÜZLEŞTİREN SORULAR

“–Ben kimim? Nereden ve niçin geldim? Bu toprak saltanatı nedir? Ömür ırmaklarının kavuştuğu karanlık âkıbet denizinde, bu vücud teknesi hangi rıhtıma yanaşacak?!.” şeklindeki suâl ve tefekkürlerin gerisinde olanlar, ölümü nefislerine uzak sanıp, âdeta ölümsüzmüş gibi bir hisse kapılırlar. Fânîliğe isyan hâlinde yaşarlar. Ebediyyete olan iştiyakları zayıflar ve âhıret tedarikinde zaafa uğrarlar. Dünyevî yaldızların aldatıcı pırıltılarına mahkûm olurlar.

Oysa insanın en mühim irfan ve olgunluğu, toprak ve onun altındaki mezar bilmecesini çözmekle başlar. Zihinler ve yürekler, toprak altında pervaneleşmedikçe, bu kabristan ülkesinin sırlı iklimine girilemez. Ölümün sırrını çözücü ezeliyet ve ebediyyet haritasını çizecek ilim ise, ancak Rabbimizdedir... Bu hususta en tatminkâr ses, kat’î ve feyizli irşad da, peygamberler ve onların vârislerindedir. Onun için, peygamberlerden sonra onların vazifelerini deruhte eden Hak dostu ârif gönüller, gâfilleri uyandırmak üzere ilâhî bir vecd ve vazîfelendirilişin heyecanı içinde yaşarlar. Binbir türlü üslûb ve tarz içerisinde kâh mecâzî, kâh hakîkî hikmet ve ibretler sergileyerek, ilâhî sırların kulaktan gönle inmesine yardımcı olurlar. Bu bakımdan Hazret-i Mevlânâ’nın, Mesnevîsine başlangıç olarak yazdığı on sekiz beyitlik bölüm, pek derin hikemî mânâ ve sırlar ihtiva eder. Öyle ki, sırf bu kısımda anlatılan engin sırlardan aldığı intibalar ile İslâm’ı seçmiş nice gayr-i müslim vardır.

MEVLÂNÂ KENDİ HALİNİ NEY'İN FERYADI İLE ANLATTI

Hazret-i Mevlânâ, Hak yolunda aşk ateşiyle yanan, susuzluğu devamlı şiddetlenen, kanmayan, her ân vuslat iştiyâkı ile çırpınan ve coşan, mest ve meclûb bir gönüldür. Ancak devrinde, onun muhabbet iklîmindeki sır ve hikmetlerle dolu hâlini anlayamayanlar, hakkında türlü dedikodular yapmışlardı. Onun bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk heyecan ve vecdi içinde olmasına, ızdırap ve çırpınışına akıl erdiremeyerek onu incitmişlerdi.

Bu anlayışsızlıktan hayli muzdarip olan Hazret-i Mevlânâ, kâmil insanın gönül sadâsını; bir bakıma da kendi hâlini, ney’in feryâd dilinden anlatmak zarûretinde kalmıştır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Âb-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.