Mescid-i Aksa’ya Yönelik Siyonist Plan

İşgal devleti İsrail, Mescid-i Aksa’ya yönelik Siyonist politikayı uzun zamandır planlı, projeli, sinsice yürütüyor. Attığı tahrik dolu adımlarına İslam dünyasından gelen tepkileri test ediyor. Tepkiler cılızlaştıkça bir adım daha atıyor. Formaliteden öteye geçmeyen kınamalar İsrail’i çok daha cesaretlendiriyor.

Geçen ayın en önemli gelişmesi İsrail’in rutin haline gelen mütecaviz politikalarının artık İslam dünyasının kırmızı çizgisine kadar ulaşması oldu…

Hatırlanacağı üzere ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yurt dışı ziyaretini neden Suudi Arabistan’a yaptığı sorusu haklı olarak gündeme gelmiş, çeşitli sebepler sıralanmıştı. Bunlar arasında Trump’ın seçim sürecinde seçmenlerine vaadi olan, ABD’nin Körfez ülkelerini savunmalarının bir bedeli olduğu ve bunu onlardan tahsil edeceği yönündeki açıklamalarına göndermeler yapılmıştı. Yani ziyaretin birinci önceliği ticariydi. Milyar dolarlık silah anlaşmaları ile ziyaretin birinci hedefi gerçekleşti. Ziyaretin bir diğer önemli gerekçesi ise İsrail ile Arap dünyası arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinin önünü açarak işgal devletinin elini rahatlatmaktı.

Filistinliler, Trump’ın, bu ziyaretinin siyasi faturasının kendilerine kesileceğini ziyaret öncesinden dillendirmeye başlamışlardı. Çünkü sözüm ona Filistin’e hamilik yaptığını iddia eden Arap ülkelerinin birinci önceliklerinin Filistin olmadığını biliyorlardı. Dahası söz konusu ülkelerin tehdit algısı, İsrail’in tehdit algısı ile örtüşüyordu. İsrail de Filistin direnişinin simgesi Hamas’ı, Müslüman Kardeşleri “Terör örgütü” olarak görüyordu, Suudi Arabistan da, BAE de Mısır da. Onlar da İran’ın yayılmacı politikasından tedirgindi, İsrail de.

Dolayısıyla Irak ve Suriye’deki parçalanmışlığın yanı sıra kimi Körfez ve Arap ülkelerinin İsrail ile örtüşen endişeleri, işgal devleti açısından ziyadesiyle memnun edici bir konjonktürü ortaya çıkardı. Bu konjonktür, İsrail’deki aşırı sağcıları o denli umutlandırdı ki Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine “Süleyman Mabedi”ni inşa etmek için bundan daha iyi bir konjonktürün yakalanamayacağını dahi dillendirir oldular.

MESCİD-İ AKSA'YA YÖNELİK SİYONİST ARZULAR

Aşırı sağcıların umutlarını tavan yaptıran bu konjonktür İsrail hükümetini de Mescid-i Aksa’ya yönelik Siyonist arzuları hayata geçirmek için oldukça cesaretlendirdi. İşgal devleti geçen ay, silahlı saldırı girişiminde bulunduğu iddia ettiği 3 Filistinliyi katlettikten sonra Mescid-i Aksa’nın kapısına kilit vurdu. 1967’den bu yana ilk kez Mescid-i Aksa’da ezanlar sustu, Cuma namazı kılınmadı. Müslümanlar Mescid-i Aksa sahasına sokulmazken Yahudiler “Tanrı’nın vaadi gerçek oldu” içeri alındı hem de diye dans ederek.

Aslında işgal devleti Mescid-i Aksa’ya yönelik Siyonist politikayı uzun zamandır planlı, projeli, sinsice yürütüyor. Attığı tahrik dolu adımlarına İslam dünyasından gelen tepkileri test ediyor. Tepkiler cılızlaştıkça bir adım daha atıyor. Formaliteden öteye geçmeyen kınamalar İsrail’i çok daha cesaretlendiriyor. Mescid-i Aksa’nın altını tünellerle oyuyor. Bir gün kendiliğinden göçsün diye. Tıpkı El Halil’deki Hz. İbrahim camiinde yaptıkları gibi Mescidi-i Aksa’yı da zaman ve mekan olarak ikiye bölmenin yollarını arıyor. Girişlere detektörler yerleştirerek Mescid-i Aksa üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor.

İSRAİL, GAZZE HALKINI YERLERİNDEN ÇIKARMAYI PLANLIYOR

Mescid-i Aksa’nın çığlıklarına ümmetin sessizliği gerçekten son derece üzüntü verici. İlk kıblemiz İslam dünyasının gözü önünde işgal güçlerinin postalları altında kirletiliyor. Ümmetin izzet-i nefsi ayaklar altına alınırken, Siyonist rejimin dayatmasıyla, ümmetin haysiyeti için mücadele edenler ise kendi din kardeşleri tarafından “terörist” ilan ediliyor. İslam dünyasının hali pürmelali bu kadar acı ne yazık ki.

-İsrail’in Mescid-i Aksa üzerinde egemenlik kurma gayretlerinin yanı sıra Filistinlileri tedirgin eden bir başka konu Gazze’ye yönelik dillendirilen iddialar. Nedir o iddialar? Gazze halkının bir oldubitti ile yerlerinden edilip Sina Yarımadası’na yerleştirilmesi. İddia aylar önce gündeme gelmiş, İsrail eski generallerden Arieh Eldad, darbe lideri Abdülfettah Sisi’nin Sina Yarımadası’nı Filistin Devleti kurulması için teklif ettiği açıklamıştı. O günlerde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da ABD Başkanı Donald Trump’a “iki devletli çözüm yerine Filistinlilerin Sina Yarımadası’na yerleştirilmesi projesine” ilişkin bir taslak sunmayı planladığı İsrail medyasına yansımıştı. Şimdi bu planın hayata geçirilmesi yönünde hazırlıkların yapıldığı haberler daha sık biçimde analizlere yansımaya devam ediyor.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 378. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.