Mescid-i Aksa Tehdit Altında

İsrail, İslam dünyasının hali-pür melalinden istifade etmeyi sürdürüyor. Başta Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik tahrikleri son sürat devam ediyor.  İşgal altındaki Filistin topraklarında Yahudi yerleşimcilerin Ağustos başlarında Filistinlilere ait evlileri kundaklamasıyla başlayan saldırılar Mescid-i Aksa’ya yönelik olarak devam ediyor.

Mescid-i Aksa’ya yönelik ahrikler nedeniyle Batı Şeria, Kudüs ve Gazze’de İsrail askerleriyle Filistinliler arasında yaşanan gerginlik son dönemde zirve yapmış durumda. Filistinli gençlerin direnişi 3. İntifadanın ayak sesleri olarak yorumlanıyor.

Yahudi yerleşimciler, geçen ağustos ayı başlarında Nablus’ta Devabişe ailesinin evini kundaklamış anne, baba ve 18 aylık bebekleri vefat ederken yalnızca 4 yaşındaki diğer çocukları sağ kurtulmuştu.

Söz konusu olayla başlayan gerginlik daha sonra devam etmiş, Ekim ayı başından yazımızı kaleme aldığımız günlere kadar İsrail’in saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 50’yi, yaralıların sayısı ise 1900 kişiyi geçmişti. Bu arada Filistinliler İsraillilere yönelik saldırılarını artırırken İsrail, çatışma kurallarını değiştirerek askerlerinin Filistinlileri silahla vurmasını kolaylaştırdığı. Bir müddettir yükselen tansiyonun, Filistin’in BM üyeliği için önemli bir eşik olan Filistin bayrağının 10 Eylül’de BM Genel Kurulu’nda göndere çekilmesinin ardından gelmesi de manidar bulunuyor.

Öte yandan İsrail ordusunun, Gazze Şeridi sınırı boyunca ikinci ‘ayrım duvarı’ inşa etme kararı aldığı bildiriliyor. Duvarın, Filistinlilerin İsrail’deki Yahudi yerleşimlerine geçişini engellemek için İkinci İntifada’da inşa edilmeye başlanan ve illegal kabul edilen ilk ayrım duvarı ise, Doğu Kudüs ile Batı Şeria arasındaki bağı koparıyor.

İsrail, 1967’den beri Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı işgal altında tutuyor. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te 200 bin, Batı Şeria’da ise 400 bin Yahudi yerleşimci bulunuyor. Uluslararası hukuka göre buralardaki Yahudi yerleşim yerlerinin tamamı illegal kabul ediliyor.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 367. Sayı, Kasım 2015

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.