Meşakkat Ne Demek?

NE NEDİR?

Meşakkat: Sıkıntı, zahmet, güçlük, zorluk. Zahmet verici iş anlamlarına gelmektedir.

MEŞAKKAT KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nübüvvetin ilk üç yılını gizli dâvetle geçirmişti. Dâvetin gizli yapılması, Varlık Nûru’nun herhangi bir eziyet ve meşakkate mâruz kalmak korkusundan değil, dînî maslahatı muhâfaza etmek içindi. Zîrâ henüz teblîğin açıkça îlân edilmesi yönünde bir emr-i ilâhî vâkî

olmamıştı. Şâyet bu dönemde İslâm açıkça îlân edilseydi, henüz yeni îmân etmiş olan çoğu fakir ve zayıf müslümanlar tehlikeye düşer, onların helâki ise dînin başlamadan yok olmasına yol açabilirdi.

*****

Sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, İslâm’ı herkesin idrâk seviyesine göre, muhâtabının anlayabileceği ölçüde îzâh eder, bir kişinin bile hidâyeti kendisine târifi imkânsız büyük bir sürûr verirdi. Nitekim Hayber’in fethi gibi büyük bir hâdise esnâsında bile bir köleye İslâm’ı uzun uzun anlatmaktan lezzet duymuş

ve onun hidâyetine vesîle olmuştu. (İbn-i Hişâm, III, 398)

Yine on günlük meşakkatli Tâif yolculuğunda sâdece hristiyan bir köle olan Addâs’ın hidâyetine vesîle olmuştu. Bunun üzerine Tâif’te yaşadığı bütün acı hâdiseleri unutuvermişti.

*****

Hristiyanlar, Araplara Arapça öğretecek derecede ilim ve fesâhat sâhibi papazlar yetiştirmişlerdir. Fakat onların hiçbiri, bu Kur’ânî iddiâya karşı herhangi bir teşebbüste bulunma cür’etini gösterememiştir. Asırlardan beri İslâm’ın nûrunu söndürmek için canlarıyla ve mallarıyla gayret gösterip büyük meşakkatlere katlanan küfür ve ilhâd âleminin, onca zahmet ve meşakkat yerine -mümkün olsa- bu yola başvurmaları gerekmez miydi? Şu târihî gerçek bile, bu Kur’ânî meydan okumanın azametini ve O’nun karşısındaki düşman güçlerin acziyetini, red ve inkâra imkân vermeyecek bir sûrette ve açıkça göstermekte değil midir?