Mecusi Ne Demek? Mecusi Kimdir?

NE NEDİR?

Mecusi: Ateşe tapan, Zerdüşt dinini benimseyen anlamına gelmektedir.

MECUSİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Seyf bin Zî Yezen:

“−Bu zaman, O’nun doğacağı zamandır. Hattâ, belki de doğmuştur. Onun ismi Muhammed’dir. Babası ve annesi ölmüş olacak. Kendisinin bakımını, dedesi ve amcası üzerlerine alacak. Allâh O’nu apaçık teblîğatta bulunan bir peygamber olarak gönderecek. Bizden bir kısım insanları O’na Ensâr (yardımcılar) yapacak.

Onlarla, dostlarını azîz, düşmanlarını da zelil kılacak. O, yeryüzünün en kıymetli bölgelerini fethedecek. O’nun doğumu ile, mecûsîlerin taptıkları ateş sönecek. Bir olan Rahmân’a ibâdet edilecek. Küfür ve taşkınlıklar yasaklanacak, putlar kırılacak, şeytan taşlanacak. O’nun sözü hak ile bâtılın arasını ayıracak, hükmü adâletten ibâret olacak. O, dâimâ iyiliği emredip tatbîk edecek, kötülükten de nehyedecek ve onu ortadan kaldıracak.” dedi.

*****

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî:

“Gel! Gel! Ne olursan ol, yine gel!

Kâfir, mecûsî veyâ putperest olsan da, gel!

Bizim dergâhımız (olan İslâm), ümitsizlik dergâhı değildir.

Yüz kere tevbeni bozsan, yine de gel!..”

*****

Hristiyan olan Rumlar ile mecûsî olan İranlılar arasında bir harp vukû bulmuş ve mecûsîler gâlip gelmişti. Bundan istifade etmek isteyen müşrikler, müslümanlara:

“–İlâhî kitap sâyesinde üstün geleceğinizi sanıyordunuz. İşte mecûsîler, Kitap ehli olan Rumları yendiler.” diyerek onların îman ve azimlerini kırmaya çalıştılar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, müşriklere hüzün, mü’minlere sürur verecek olan şu âyet-i kerîmeleri inzâl buyurdu:

“Elif. Lâm. Mîm. Rumlar yenildi; en yakın yerde. Onlar bu yenilgilerinden sonra gâlip geleceklerdir, birkaç yıl içinde (3 ile 9 yıl arasında). İşler önceden de sonradan da Allâh’a âittir. O gün mü’minler Allâh’ın yardımıyla sevinirler. O mutlak gâliptir, merhamet ve ihsan sahibidir.” (er-Rûm, 1-5)

O sırada Rumlar öyle zayıf düşmüşlerdi ki, hiç kimse, bellerini kıran bu mağlûbiyetin ardından tekrar gâlip gelebileceklerine ihtimâl vermiyordu. Ancak Kur’ân-ı Kerîm, kuvvetli bir te’kidle şöyle buyuruyordu:

“Bu, Allâh’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.” (er-Rûm, 6)

*****

Târihe baktığımızda, İslâm medeniyeti, hiçbir zaman diğer medeniyetleri yok etmeye çalışmamıştır. Aksine onlardaki, kendi değerlerine uyan unsurları alıp geliştirmiştir. İdaresi altında iseler onları himâye etmiştir. Peygamber Efendimiz’in tesis ettiği Medîne şehir devletinde, Dört Halife devrinde, Emevî, Abbâsî, Endülüs, Hindistan ve Osmanlı devletlerinde Yahudî, Hristiyan, Budist, Hindu ve Mecûsî kültürleri muhafaza edilmiştir. Eğer İslâm, sadece kendi mensuplarının selâmeti için çalışsaydı, bugün sözkonusu medeniyetlerin en azından bir kısmı tarih sahnesinden silinmiş olurdu.