"mânevi Terbiye, Dengeyi Sağlamak İçindir"

Altınoluk Dergisi'nin Ekim 2014 sayısında kaleme aldığı yazının ilk bölümünde "nefs tezkiyesi"nin gerekliliğine değinen Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, hâl ve davranışlarımıza şekil veren kuvvetlerden bahsediyor.

Cenâb-ı Hak biz kullarını, meccânen (hiçbir bedel ödemediğimiz hâlde) “ahsen-i takvîm”, yani en güzel kıvamda ve İslâm fıtratı üzere yarattı. Fakat bizleri imtihan etmek için; “takvâ” ya da “fücûr”a da, yani hayra da şerre de, sevâba da günaha da meyledebilecek vasıfta bir “nefis” ile donattı.

Dünya hayatındaki kulluk imtihanını kazanmak için aşmamız gereken en zorlu engel, kendi nefsimizdir. Nefis engelini aşabilmek için de, onu tezkiye etmemiz, yani mânevî terbiye ve tekâmül yolculuğuna girmemiz zarûrîdir.

İmâm Gazâlî Hazretleri şöyle buyurur:

“İnsan, balmumu gibidir. Terbiye ile ona -müsbet veya menfî- istenilen şekil verilebilir.”

Meselâ üç yaşındaki iki çocuğun biri, gördüğü bir köpek yavrusuna süt verir, diğeriyse taş atar. Bu, onların aldıkları terbiye farkının bir neticesidir. İşte insanın fıtratındaki menfî temâyülleri bertaraf edip müsbet istîdatları geliştirmek için mânevî terbiye gereklidir.

HÂL VE DAVRANIŞLARI ŞEKİLLENDİREN ÜÇ KUVVET

Yine İmâm Gazâlî Hazretleri, insanda, hâl ve davranışları şekillendiren üç fıtrî kuvvet tespit etmiştir. Bunlar:

  1. Kuvve-i Akliyye (aklın gücü),
  2. Kuvve-i Gadabiyye (bedenin gücü),
  3. Kuvve-i Şeheviyye (arzuların gücüdür)

Bu fıtrî kuvvetler de üç şekilde hayata akseder: İfrat, tefrit ve îtidâl.

  • İfrat; ölçüyü aşmak, aşırıya kaçmaktır.
  • Tefrit; aşırılığın zıddıdır. Yani noksanlık ve gevşeklik gösterip ortalamanın altında kalmaktır.
  • Îtidâl ise, ifrat ve tefrîtin ortası, yani hâl ve davranışların makbul olan denge noktasıdır.

Kuvve-i akliyyenin ifrâtı, cerbezedir/taşkınlıktır. Tefrîti, ahmaklıktır. Makbul olan îtidâli ise, hikmete râm olmaktır.

Kuvve-i gadabiyyenin ifrâtı, hiddet, yani aşırı öfkedir. Tefrîti, korkaklıktır. Makbul olan îtidâli ise şecaattir; güç ve cesareti yerinde ve lüzumu kadar kullanmaktır.

Kuvve-i şeheviyyenin ifrâtı, fücurdur, edepsizlik ve ahlâksızlıktır. Tefrîti, cümûd yani donukluktur. Makbul olan îtidâli ise, edep, iffet ve hayâdır.

MANEVİ TERBİYE, DENGEYİ SAĞLAMAK İÇİNDİR

İşte mânevî terbiye; insanın kuvvet ve temâyüllerini ifrat ve tefritlerden koruyup makbul olan îtidâl (denge) seviyesine getirme gayretidir. Bu fıtrî temâyüller, kendi hâline bırakılıp terbiye edilmediği takdirde, hayra değil, şerre vâsıta olur; fayda yerine zarara sebebiyet verirler. Bu bakımdan insan, mutlak sûrette tâlim ve terbiyeye muhtaç bir varlıktır.

Cenâb-ı Hak da, en büyük insan terbiyecileri olarak peygamberlerini insanlığa armağan etmiştir. Bilhassa hakkın-hukûkun, insanlığın kaybedildiği câhiliye devirlerinde peygamberlerini göndermiştir. Peygamberler, kendilerine tâbî olanları, vahyin terbiyesi altında yetiştirip olgunlaştırarak, câhiliye karanlıklarından kurtarmış, onları fazîletler medeniyeti inşâ edecek yıldız şahsiyetler hâline getirmişlerdir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Ekim, 2014.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.