Manevi Hastalıklara Şifa

Oruç, Allâh’ın emrine tâbî olmak ve O’nun rızâsını kazanabilmek için imsak vaktinden akşam Güneş’in batışına kadar yemek, içmek ve cinsî münâsebetten uzak durmak sûretiyle yapılan bir ibadettir.

Başta oruç olmak üzere namaz, zekât, infak, zikir, Kur’ân tilâveti, yardımlaşma, ikrâm etme gibi ibadetlere ağırlık verilerek değerlendirilen Ramazan ise, feyizli bir hayatın yaşandığı mübârek bir mükâfât ayıdır. Ayların efendisidir.[1] Bu ayda Cenâb-ı Hak kullarına çok büyük ikram ve ihsanlarda bulunur. Af kapılarını sonuna kadar açar. Küçücük amellere bile büyük sevaplar lûtfeder. Nitekim Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Ramazan ayı girdiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 11; Müslim, Sıyâm, 1, 2, 4, 5)

ORUCUN HİKMETLERİ

Bu mübârek ayda, fânî lezzetlerden vazgeçip bâkî lezzetlere nâil olmanın sırrına, Hak Teâlâ’nın emir buyurduğu oruç ibadetiyle kavuşulur. Oruç tutan mü’min, dâimî bir ibâdet şuuru içinde nefs engeliyle mücâdele eder ve onu kontrol altında tutarak tesirini asgarîye indirir.

Oruç, hayat mücâdelesinde zarûrî olan “azim, sabır, sebat, irâde, kanaat, hâle rızâ, metânet, nefsânî arzulardan uzaklaşma” gibi hâllerin tâlimi ile ahlâkî durumumuzu kemâle erdirir. Nefsin yemek, içmek ve şehvetten yana, bitmez tükenmez arzularına karşı insanın şeref ve haysiyetini koruyucu bir kalkan vazifesi görür.

NÎMETLERİN KADRİNİ HATIRLATIR

Yine oruç, mahrûmiyet ve açlık vâsıtasıyla, Cenâb-ı Hakk’ın lûtfettiği sayısız nîmetlerin kadrini hatırlatır. Yoksulların hâllerini düşündürüp onlar için duyacağımız merhamet ve şefkat hisleriyle yüreklerimizi hassaslaştırır. Şükran duygularını canlandırır. Bu vasfıyla oruç, sosyal hayattaki kin, hased, kıskançlık gibi toplumu huzursuzluğa boğan menfîlikleri bertaraf etmekte en müessir bir ibadettir.

Oruç, yalnız bu ümmete değil, evvelki ümmetlere de farz kılınmıştır. Allah Teâlâ buyurur:

“Ey îmân edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allâh’a karşı gelmekten sakınasınız diye, sayılı günlerde size de farz kılındı...” (el-Bakara, 183-184)

MÂNEVİ HASTALIKLARA ŞİFA

İslâm’ın farz kıldığı ibâdetler, çeşitli mânevî hastalıklar için ilâç gibidir. Nefsânî arzular, dünya süslerine aldanmak, zevk ve eğlenceye meyil göstermek de, mânevî-rûhânî hastalıkları ortaya çıkaran sebeplerdendir. Bu tür mânevî hastalıklara yakalanmamak için perhiz yapmak gerekir. Oruç ise bu tedâvînin en güzel yoludur. Zira orucu, insanı yaratan Cenâb-ı Hak emretmektedir. Elbette kullarının ihtiyacını en iyi O bilir.

Gerçekten oruç, pek çok maddî ve mânevî hastalığa bir çeşit ilâç durumundadır. Bunun içindir ki, «sayılı günler»de tutulur. Zira bir ilâç devamlı kullanılırsa vücut ona alışır ve artık ilâcın bir faydası görülmez. Bu sebeple Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

“Ben bundan sonraki hayatımı hep oruçlu geçireceğim!” diyen sahabîsine:

“–Bütün zamanını oruçlu geçirenin orucu yoktur.” buyurmuşlar ve bu sözlerini üç defa tekrarlamışlardır. (Buhârî, Savm 55-57)

Tıp çevreleri de, otuz günden az tutulan orucun tesirsiz olacağını, kırk günden fazlasının da alışkanlık yaparak, belli dönemlerde yeme içmeye ara vermenin getireceği faydaları temin etmeyeceğini bildirmektedirler.

Oruç, insana yeme-içme disiplini, iştahına hâkim olma alışkanlığı kazandırır. Oburluğa, pisboğazlığa ve netice itibârıyla hastalıklara mânî olur. Oruç tutan kişi şişmansa, fazla kilolarını atar, bir yıl aralıksız çalışan sindirim sistemi oruçla dinlenmiş olur.

KÂİNATTA ORUÇ MİSÂLLERİ

Kâinâta baktığımızda orada da orucun pek çok misâlini buluruz:

Biyolojik araştırmalar, vahşî hayvanların kar yağdığında karınlarını doyurmak için hiçbir şey bulamadıklarını göstermiştir. Bunun sonucu olarak bu hayvanlar kışı uyuyarak, yani âdeta ilkbahara kadar oruç tutarak geçirmektedirler.

Ağaçların durumu da aynıdır. Kışın yapraklarını döker uykuya dalarlar ve hattâ ilkbahar gelip buzlar eriyene kadar köklerine su bile alamazlar. Oruçlu geçen bu birkaç aydan sonra ilkbahar geldiğinde daha canlı ve daha verimli olurlar. Bu durum, yaprak ve çiçeklerinin bolluğundan da anlaşılabilir.

Madenler bile oruca muhtaçtırlar. Motor ve makineler uzun süre çalıştıktan sonra bir süre durdurulurlar. Bu dinlenme, onların eski güçlerini kazanmalarını sağlar.

MODERN TIPTA ORUÇ

Son zamanlarda Tıp’ta uygulanan yeni bir tedavi metoduyla, kronik hastalıklar, hastanın durumuna göre uzun veya kısa süreli oruçlarla iyileştirilmektedir.[2]

Diğer taraftan orucun belli bir ayda tutulması, müslümanların birlik ve beraberliğini sağlaması açısından da mühimdir. Bir de diğer insanlarla birlikte yapılan işler kişilere kolay gelir ve Ramazan-ı Şerîf bir bayram havası içinde beraberce idrâk edilir. Neticede, sayılı günlerden ibâret olan oruç, yine sayılı günlerden ibaret olan hayatımıza müstesnâ bir incelik, derinlik ve zarâfet kazandırır.

Bunun yanında Ramazan-ı Şerîf ayının, senenin bütün mevsimlerini dolaşması da, ayrı bir hikmet ifâde eder. Senenin muhtelif mevsimlerinde yaşanan sıcak, soğuk, serin ve ılık günler ile uzun, kısa veya dengeli bütün günlere sırasıyla Ramazan isabet eder. Böylece oruç, belli zaman aralıklarıyla senenin bütün günlerini bereketlendirir. Bu durum, aynı zamanda oruç tutanlar için de nice farklı zorluk ve kolaylık dolu tecellîlere vesîle olur; mü’min gönüllere nice mânevî hazlar yaşatır. Yine bu hâl, mü’minlerin, her hâlükârda Allah Teâlâ’nın emrine itaat etmesinin en güzel bir temsîlidir.

RAMAZAN-I ŞERİF HAKKINDA ÂYET-İ KERİME

Cenâb-ı Hak, Ramazan ve oruç hakkında şöyle buyurur:

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kurân’ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun! Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kazâ etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allâh’ı tâzîm etmeniz, şükretmeniz içindir.” (el-Bakara, 185)

Bu âyet-i kerîmeye göre Cenâb-ı Hak, orucun âdeta Kur’ân’ın indirilmesine bir şükür olarak tutulmasını arzu etmektedir. Ancak O, her hususta olduğu gibi orucu da kullarına kolaylaştırmıştır. Onları hiçbir zaman zor durumda bırakmamıştır. Âyetin son kısmında ise âdeta oruçtan hâsıl olması gereken hususu beyan buyurmuştur. Buna göre insan, oruç ile Allâh’ın azametini ve lûtuflarını idrâk etmekte ve O’na en güzel şekilde şükredebilmeyi öğrenmektedir.

Hâsılı orucun asıl mânâ ve özü, belirli bedenî arzulara ara vermek yanında, şuuru da dünyevî alâkalardan, Allâh’ın dışındaki şeylerden (mâsivâdan) boşaltarak Cenâb-ı Hak ile beraberlik için mânevî teksîfin mümkün olan en üst sınırına ulaşmaktır.

Dipnotlar:  [1] Bkz. Beyhakî, Şuab, III, 314-315; Heysemî, III, 140. [2] Prof. Dr. M. Hamîdullah, İslâm’a Giriş, s. 104.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslâm, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.