Liderlerin Toplum Üzerindeki Etkisi

Birer mü’min olarak bizlere düşen de, böyle bahtiyar sâlih kulların gönül dünyalarından hisse ve feyz alıp şahsiyetimizi îmâr edebilmektir. Bilhassa insanların önünde yürüyen kimselerin bu hususa, yâni hidâyet mıknatısı olabilecek bir yüce karakter ve şahsiyete daha çok dikkat etmeleri zarûrîdir. Zîrâ arabanın arka tekerinin ön tekerini takip etmesi gibi insanlar da, önlerinde gördükleri örneklere göre şekillenir ve yaşarlar.

Cihan nizâmının devâmı ve ahlâkî yapının kıvâmı, ancak irfân ile, yâni kalbî derinlikle mümkündür. Sâlih kişiler, bir memleketin saâdet ve huzur ufkundaki rahmet güneşleridir. Gâfil kişiler ise, karanlık ve zulmet çukurlarıdır. Ahmed Cevdet Paşa’nın şu îzâhâtı bu gerçeği pek bâriz bir şekilde yansıtır:

“Emevî halîfelerinden Velid bin Abdülmelik, yeni yapılan binâlar ve çiftlikler merakında idi. İnsanlar da binâ ve çiftlik merâkına düştü. Toplantı ve meclislerde hep inşaattan ve çiftliklerden bahsedilir oldu. Süleyman bin Abdülmelik ise, sefahata meyyâl, harem hayâtına ve yemeğe düşkündü. Onun zamanında da süs, debdebe, şâşaalı ziyafetler, sefahat, hevâ ve heves aldı yürüdü. Eğlenceler devrin modası hâline geldi. Ömer bin Abdülaziz’e gelince, bu yüce halîfe, âbid ve zâhid biriydi. Onun zamanında da halk, ibâdet ve tâat yoluna girdi. Meclislerde:

«Bu gece evrâdın ne idi; Kur’ân-ı Kerîm’den kaç âyet hıfzettin; bu ay kaç gün oruç tuttun? (Kaç garip ve yalnızın yanıbaşında idin?)» gibi mânevî hasbihâller edilir oldu…” (Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ, c. I, s. 717)

Kâmil şahsiyetlerin insanlar üzerinde böylesine müsbet tesir ve feyizleri, hiç şüphesiz onların, ışığın etrafında dönen kelebekler gibi Mevlâ muhabbetiyle dopdolu olmalarındandır. Bu itibarla Mevlâ, onların gören gözü ve işiten kulağıdır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.