Lânet Edilmiş Kimseler

Cenâb-ı Hak kadına ayrı, erkeğe ayrı husûsiyetler lûtfetmiştir. Bu vasıflar, her ikisinin de toplum içindeki vazifelerini lâyıkıyla yapmalarına göre şekillenmiştir. Lâkin günümüzde “kadının erkekleşmesi, erkeğin de kadınlaşması” toplumun çekirdeği mevkiinde olan âilenin âdeta erozyona uğramasının en mühim sebeplerinin başında gelmektedir.

Hâlbuki Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara, [1] yine kadın gibi giyinen erkeğe ve erkek gibi giyinen kadına lânet etmiştir. (Bkz. Ebû Dâvûd, Libâs, 28)

TOPLUMUN YÜZ KARASI

Bugün maalesef kadınlar gibi takıp takıştıran erkekler, erkekler gibi giyinen kadınlar, çağın modern çirkinleri ve toplumun yüz karası olarak ortalıkta dolaşmaktadırlar. Zira İslâm toplumunda kadın, hanımlığın iffet, nezâket ve zarâfetini korumak; erkek de beyefendiye yakışır sıfatlarla müzeyyen, yüksek bir şahsiyet sergilemekle mükelleftir.

Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Her kim ki, kendi zıddıyla bir arada korlar; bu, o kimse için ölüm azâbıdır.”

Bugün âhirzaman fitneleri zuhûr etti. Şeytanın mallara ve evlâtlara ortak olduğu günler geldi. Kredi kartlarının düşüncesizce kullanılması sebebiyle, pek çok kimsenin fâize bulaştığı bir zamandayız. Sadece kazanç ve rızık noktasında değil, kadın-erkek ihtilâtları, karmakarışık lâubâlîlikleri, göz, kulak ve gönül münâsebetlerinde haram-helâl ölçülerine dikkatsizlik, had safhaya ulaştı. Âilevî yıkıntılar arttı, boşanmalar çoğaldı. Nesiller sahipsiz kaldı. Böyle bir zamanda helâli aramak ve bulabilmek, dünkünden çok daha zor. Fakat buna dikkat etmek, dünkünden çok daha mühim…

"BEN KADINLARLA TOKALAŞMAM"

Hazret-i Âişe-radıyallâhu anhâ- anlatıyor:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kadınlarla bey’ati (el ile musâfaha etmeden sadece) sözle yapıyor ve şu âyette belirtilen şartları koşuyordu:

«Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allâh’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, (yani namuslu bir kadına zina isnâd etmemek, gıybet, koğuculuk, iftira, yalan ve sahtekârlıktan uzak durmak, yine) kendilerine emredeceğin meşrû herhangi bir mevzûda Sana karşı gelmemek üzere Sana bey’at etmeye geldikleri zaman, bey’atlerini kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.» (el-Mümtehine, 12)

Bu şartları kabul eden mü’min bir kadına Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sözle:

«–Tamam, seninle bey’at etmiş oldum.» buyururdu. Hayır, vallâhi Oʼnun eli bey’at ederken yabancı bir kadının eline asla değmedi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kadınlarla ancak:

«–Seninle bu âyetteki şartlar üzerine bey’at ettim.» sözüyle bey’at etmiştir.” (Buhârî, Tefsîr, 60/2; Ahmed, VI, 270)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kadınlardan bey’at alırken onlarla musâfaha etmekten titizlikle kaçınmış[2] ve:

“–Ben kadınlarla tokalaşmam!” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Cihâd, 43)

Dipnotlar:

[1] Bkz. Buhârî, Libâs, 62.

[2] Buhârî, Talâk, 20.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2016 Ay: Nisan Sayı: 134

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.