Kuran'da Üzerine Yemin Edilen Hayvan

Kuran'da üzerine yemin edilen hayvan hangisidir? Niçin üzerine yemin edilmiştir? Ne tür özelliklere sahiptir?

Rûhî bakımdan insanlara en yakın mahlûklardır. Harbe girecek süvârî, atını kendi hissiyâtına uygun olarak seçer. Çünkü atlar, düşman karşısında, üstündeki süvârîsiyle beraber aynı heyecânı yaşarlar. At, aynı zamanda bir kudret tecellîsidir. Vücûdu da, ayrı bir tenâsüb ve zarâfet içindedir.

HZ. SÜLEYMAN'IN (A.S) AT SEVGİSİ

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ. فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبِّي حَتَّى تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ. رُدُّوهَا عَلَيَّ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَاْلأَعْنَاقِ

“Hani kendisine bir zaman, akşamüstü iyi cins ve çalımlı koşu atları sunulmuştu. «Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmaktan ötürü sevdim.» dedi. Nihâyet atlar, perdenin arkasına gizlendi. «Geri getirin onları bana!» dedi ve artık onların bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı.” (Sâd, 31-33)

Bir kısım müfessirlere göre, Hazret-i Süleymân -aleyhisselâm-:

“−Ben atları, Rabbimin zikrinden dolayı sevdim!” dedi.

Yâni namazını veya virdini aksatmadı. Nihâyet o atlar, perdenin ardına gizlendi. Ahırlara çekildi, yahut koşuda gözden kayboldu, o zaman namazını bitirdi. Ardından:

“−Geri getirin onları bana!” dedi.

Artık bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı. Okşadı, tımarlarına îtinâ gösterdi.

İSLAM'DA ATIN ÖNEMİ VE PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V) AT SEVGİSİ

Fahreddîn Râzî’nin beyânına göre, İslâm’da olduğu gibi Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde de savaş için at besleyip yetiştirmek müstehab idi. Birgün Hazret-i Süleymân, atları teftiş etmişti. Üç ayağını basıp bir ayağının tırnağını yere değdirmiş vaziyette duran dizi dizi atları görünce:

“Ben sırf Rabbimin adını anmak için, yâni O’nun rızâsını kazanmak ve O’nun adını yaymak için dünyâ malını sevdim; nefsim için istemedim!” demişti.

Sonra seyislere, atları koşturmalarını emretmiş, hızla koşan atlar gözden kayboluncaya dek onları seyretmiş ve ardından at bakıcılarına: “Onları bana getirin!” diye emrederek getirilen atları sevip okşamıştı. Böylece Rabbin kudret ve sanatının güzel bir tecellîsini müşâhede etmişti.

KURAN'DA ÜZERİNE YEMİN EDİLEN MÜSTESNA MAHLUKATTANDIR

Âyet-i kerîmeden anlaşılıyor ki atlar, duruştaki ve gidişteki güzellikleri ile ilâhî bir kudret tecellîsini sergilerler.

At; târih boyunca cengâverlerin kahramanlık, zafer, fetih ve asâlet müjdecisiydi.

At; Allâh Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de kendisine yemîn ettiği müstesnâ yaratıklardandır:

وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا. فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا. فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا. فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا. فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا

“And olsun Allâh yolunda koştukça koşanlara. And olsun kıvılcım saçanlara. Sabah sabah akına çıkanlara ve tozu dumana katanlara. Hep birden düşman topluluğunun içine dalanlara.” (el-Âdiyât, 1-5)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, atlar hakkında şöyle buyurmuştur:

“Kıyâmet gününe kadar atların alınlarına hayır, yâni ecir ve ganimet düğümlenmiştir.” (Buhârî, Cihâd, 43; Müslim, İmâre, 96-99)

“Kim Allâh’a gerçekten inanarak ve va’dine gönülden bağlanarak O’nun yolunda cihâd etmek için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve bevli kıyâmet gününde o kimsenin sevapları arasında olacaktır.” (Buhârî, Cihâd, 45; Nesâî, Hayl, 11)

Atlar, rûhî bakımdan insanlara en yakın mahlûklardır. Harbe girecek süvârî, atını kendi hissiyâtına uygun olarak seçer. Çünkü atlar, düşman karşısında, üstündeki süvârîsiyle beraber aynı heyecânı yaşarlar. At, aynı zamanda bir kudret tecellîsidir. Vücûdu da, ayrı bir tenâsüb ve zarâfet içindedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.