Kur’an’da Takva Hidayet İlişkisi

Kur’an-ı Kerim hidayet kaynağıdır. Nitekim ilâhi kitapların sonuncusu olan Kur’an, kendisini bir hüdâ/hidâyet (kılavuz, rehber) olarak tanıtıyor. Peki Kur’an-ı Kerim’in hidayet rehberliğinden faydalanmanın yolları neler? İşte cevabı...

Kur’an’ın en uzun suresi olan Bakara Suresi’nin ikinci ayetinde: ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ “Kendisinde hiçbir şüphe olmayan bu kitap muttakiler için hidayet rehberidir, onlara doğru yolu gösterip hidayete erdirir.” buyrulmuştur.

Burada akla iki soru geliyor:

1. Muttaki demek, zaten doğru yolu bulmuş, hidayete ermiş kimse demektir. Hidayete ermiş kimseleri hidayete erdirir denilmesinin bir anlamı, bir yararı var mı?

2. Kur’an sadece muttakiler için mi hidayet rehberi, diğer insanlara doğru yolu göstermez mi? Niçin hidayet sadece muttakilere tahsis edilmiştir?

Birinci soruya iki şekilde cevap verilebilir:

1. “Muttakileri hidayete erdirir” demek, onları hidayette devamlı ve sabit kılar, demektir. Arap edebiyatında bu tür kullanımlar vardır. Mesela değerli ve saygın bir kimseye: “Allah seni aziz ve saygın kılsın” denir ki bununla Allah’tan o kimsede var olan iyilik halinin sabit kalması ve devam etmesi istenmiş olur. Tıpkı Fatiha suresindeki: “Bizi doğru yola ulaştır,” kavli gibi ki, manası “Bizi doğru yolda daim ve sabit kıl”1 demektir.

2. İkinci izah şekli ise, henüz takva sahibi değil ama ileride olacak demektir. İşte ileride olacak durumu itibar edilerek/nazar-ı dikkate alınarak ‘muttakîn’ denilmiştir.

Buna Mecaz-ı Mürsel denir, alakası da itibâr-ı mâ se-yekûn’dur. Bunun misali Kur’an-ı kerimde çoktur. Mesela Yûsuf Suresi’ndeki: “Kendimi rüyamda şarap sıkarken görüyorum”2 ifadesinin manası; “Kendimi şarap yapmak için üzüm sıkarken görüyorum” demektir ki, üzümün sonraki hali itibar edilmiş, nazar-ı dikkate alınmıştır.3

Allah’ın onları “takva sahipleri” olarak isimlendirmesi de onların ilerideki durumları dikkate alınarak olmuştur.

KUR’AN HİDAYET REHBERİDİR

İkinci soruya da şöyle cevap vermek mümkündür:

Kur’an bütün insanlar için hidayet rehberidir, bütün insanlara doğru yolu gösterir. Hak ve hakikati öğretir. Kur’an’ın bu özelliği nazarı dikkate alınarak Bakara suresinin 185’inci ayetinde “Hüden linnâs: Bütün insanlar için hidayet rehberi” olduğu belirtilmiştir. Ancak, insanlar içerisinde Kur’an’ın hidayetinden en çok yararlananlar, ondaki ilahi mesajlara en iyi kulak verenler takva sahipleri olduğu için ayette buna dikkatimiz çekilmiştir.

Aslında Kur’an-ı kerimde Kur’an’ın bütün insanlar için hidayet rehberi olduğunu ifade eden ayet vardır.Müminler için hidayet rehberi olduğunu belirten ayetler vardır.5 Müslümanlar için6, âlemler için7, muhsinler için 8, ülül-elbâb için9, kesin olarak inanan toplum için10 ve nihayet muttakiler için hidayet rehberi olduğunu belirten ayetler vardır ve bunlardan hiçbiri diğeriyle çelişir değildir. Asıl itibariyle Kur’an-ı Kerim bütün insanlara ve hatta bütün âlemlere hidayet rehberi olarak gönderilmiş, ancak insanlar içerisinde onun rehberliğinden en çok yararlanalar ülül-elbâb/ temiz akıl sahipleri, müminler, muhsinler, muttakiler olduğu için bunlar özellikle zikredilmişlerdir.

Mesela Al-i İmran Suresi’nin 138’inci ayetinde: “Kur’an insanlara bir açıklama, takva sahipleri/ Allah’ın emirlerine muhalefet etmekten sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.” buyrularak, Kur’an’ın genel olarak insanlar için, özel olarak da takva sahipleri için bir beyan, hidayet/ yol gösterici ve öğüt olduğu belirtilmiştir.

Yûnus Suresi’nin 57’inci ayetinde ise: “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt gelmiştir. O, kalplerde bulunan hastalıklar için bir şifa, müminler için bir rahmet ve doğru yolu gösteren bir rehberdir.” buyrularak bütün insanlara seslenilmekte, ancak onun öğüt ve rehberliğinden yararlanabilmek için ona iman etmiş olmanın gereğine işaret edilmektedir.

Evet, Kur’an-ı Kerim bir hidayet kitabıdır, bir irşad kitabıdır, bunda hiç şüphe yoktur ve bu husus önemine binaen çeşitli ayetlerde tekrar edilmiştir:

“Gerçekten bu Kur’an, insanları en doğru yola iletir. Yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler.” (İsra, 17/9)

“Bu kitabı sana her şeyin açık bir beyanı, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (Nahl, 16/89)

KUR’AN’DAN FAYDALANMANIN YOLLARI

Kur’an’ın bir hidayet kitabı olduğunda şek ve şüphe yoktur. Ama mühim olan bizim onun hidayetinden yararlanıp doğru yolda olmamızdır. Acaba biz gerçekten Kur’an’ın hidayetinden yararlanıyor muyuz? Yararlanıyorsak, bu gayet güzel bir şey. Zaten bizden istenilen de budur. Şayet yararlanamıyorsak, onun hidayetinden yararlanabilmek için neler yapmalıyız? Kur’an’ın hidayetinden yararlanabilmemiz için söylenecek şeyler çok. Özet olarak şunları diyebiliriz:

  • Kur’an’ın hidayetinden yararlanabilmek için her şeyden önce onun Allah kelamı olduğuna, bizlere doğru yolu göstermek, hakkı ve hakikati öğretmek için gönderildiğine inanmalıyız. Onun Allah kelamı olduğuna inanmayan, onun rehberliğinden, yol göstericiliğinden gerektiği şekilde yararlanamaz.
  • Kur’an’ı veya mealini sıradan bir kitabı, mesela bir romanı okur gibi değil, onun mukaddes bir metin olduğunu kabul ederek dikkatlice okumalıyız, mana ve hikmetlerini anlamaya çalışmalıyız, üzerinde derin derin düşünmeliyiz.
  • Kur’an’ı okurken kendi peşin fikirlerimizi, ön yargılarımızı terk etmeliyiz, Kur’an’ın evrensel mesajına kulak vermeliyiz, onun ne dediğini, bizden ne istediğini anlamaya çalışmalıyız.
  • Onun için de Kur’an’ı diğer kitaplar gibi, bir defa okumakla yetinmemeliyiz, defalarca okumalıyız. O zaman kalbimize daha önce okuduğumuzda doğmayan yeni manaların doğduğunu, ufkumuzun biraz daha açıldığını, kalbimizin huzura kavuştuğunu görürüz.
  • Kur’an’ın hidayetinden yararlanabilmek için bütün bunları yapmak da yeterli değildir. Okuyup öğrendiklerimizi tatbik etmeye, hayatımıza uygulamaya çalışmalıyız. Zaten yüce kitabımız Kur’an da bunun için indirilmiştir, asıl hedefi de budur.

Dipnotlar: 1) Zemahşeri, Keşşaf, I, ; Nesefî, Medârik, I, 2) Yûsuf, 12/36 3) el-Belâgatü’l-vâdıha, s. 109-110 4) Bakara, 2/185 5) Bakara, 2/97; A’râf, 7/52, 203; Yûnus, 10/57; Yûsuf, 12/111; Nahl, 16/64; Neml, 27/2, 77; Fussilet, 41/44. 6) Nahl, 16/89, 102 7) Âl-i İmrân, 3/91 8) Lokmân, 31/3 9) Mü’min, 40/54 10) Câsiye, 45/20

Kaynak: Durak Pusmaz, Altınoluk Dergisi, Sayı: 397

İslam ve İhsan

TAKVA NEDİR? TAKVA İLE İLGİLİ HADİSLER

Takva Nedir? Takva ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.