Kur’an Ayı Ramazan

Kur’an ayı nedir? Kur’ân’ın indirilmeye başlığı ay olan Ramazan ayının fazileti...

Ramazan, oruç tutmanın farz olduğu hicrî yılın dokuzuncu ayıdır.

KUR’AN’IN İNDİRİLMEYE BAŞLADIĞI AY

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kazâ etsin. Allâh sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allâh’ı tâzîm etmeniz, şükretmeniz içindir.” (el-Bakara, 185)

Bu âyet-i kerîmenin son kısmında âdetâ oruçtan hâsıl olması gereken husus beyân buyurulmuştur. Yâni oruç, kulu Allâh’ı tâzîm ile O’na kâmil mânâda şükre erdiren ilâhî bir vâsıta sadedindedir. Bu bakımdan denilebilir ki oruç, bütün sâlih amellere en müsbet mânâda te’sîri olan bir ibâdettir. Şakîk-i Belhî’nin buyurduğu gibi:

“İbâdeti lâyıkıyla îfâ edebilmek, bir san’attır. Onun kazanç mekânı, halvet; vâsıtası ise açlıktır.”

O açlık ki modern tıpta bile diyet adıyla sıhhatli kalmanın en birinci şartıdır. O açlık ki tahammülü en zor olan bir mahrûmiyyettir. Rivâyet olunur ki nefis, yaratıldığı zaman çeşitli ibtilâ ve mahrûmiyetlere rağmen Cenâb-ı Hakk’a «Sen sensin, ben benim.» deme cür’et ve cehâletinde bulundu, ancak ve ancak açlık sebebiyle aczini kabûl etti. Bu sebepledir ki irâde terbiyesinde açlığa katlanabilmek kadar müessir başka bir husus yoktur. İrâde ise, tabiî ve nefsânî meyillere karşı koyabilmenin temel şartlarından biridir.

İNSANIN ASIL GIDASI

Hazret-i Mevlânâ -kuddisesirruh- buyurur:

“İnsanın asıl gıdâsı Allâh’ın nûrudur. Ona aşırı ten gıdâsı vermek lâyık değildir. İnsanın asıl gıdâsı, ilâhî aşk ve akıldır.”

“İnsan, asıl rûhânî gıdâsını unuttuğu ve ten gıdâsına düştüğü için huzûrsuzdur. Doymak bilmez. İhtirasından yüzü sararmış, ayakları titremekte, kalbi telaşla çarpmaktadır. Nerede yeryüzü gıdâsı, nerede sonsuzluğun gıdâsı?”

“Allâh şehîtler için: «Rızıklandılar» diye buyurdu. O mânevî gıdâ için ne ağız, ne de cesed vardır.” Hazret-i Lokmân, oğluna şöyle nasîhat ederdi:

“Miden doyunca, fikrin uykuya dalar, hikmet susar, âzâlar ibâdetten geri kalır.” Velîlerden bir zât şöyle derdi:

“Çeşit çeşit yiyeceklerle midesini fesâda uğratan zâhidden Allâh’a sığınırım.”

MELEKÛT KAPISI NASIL AÇILIR?

Âişe -radıyallâhüanhâ-:

“Melekût kapısını açmak için gayret edin!” demişti. Sordular:

 “–Ne ile?” Mü’minlerin annesi şöyle cevap verdi:

 “–Açlık ve susuzlukla!” Büyük Hakk dostu Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu Hazretleri, Mükerrem İnsan adlı kitabında az yemek ve açlık husûsundan ehemmiyetle bahseder. Tabîblere:

“–Devânın en şifâlısı nedir?” Hikmet ehline:

“–İbâdete en ziyâde şevk veren nedir?” Zâhidlere:

“–Hakk’a bağlılığı en ziyâde takviye eden nedir?” Âlimlere:

“–İlim hıfzında efdal şey nedir?” Âmirlere:

“–En lezzetli ve gıdâlı yiyecek nedir?” diye sormuşlar. Hepsi de:

“–Az yemektir!” buyurmuş.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

RAMAZAN AYININ FAZİLETLERİ

Ramazan Ayının Faziletleri

RAMAZAN AYININ ÖZELLİKLERİ

Ramazan Ayının Özellikleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.