Konik Evler Suriyelilere Yuva Oldu

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan bir grup Suriyeli, tarihi Harran ilçesinde sahipleri tarafından kullanılmayan 250 yıllık konik kubbeli evleri kendilerine yuva edindi.

Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin ağırlandığı kentlerin başında gelen Şanlıurfa'da, çok sayıda misafir Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca oluşturulan çadır ve konteyner kentlerde barınıyor. 500 bin Suriyeli'nin bulunduğu ilde sığınmacılardan bir kısmı da çeşitli ilçelerde kiraladıkları evlerde yaşamayı tercih ediyor.

Harran ilçesindeki sığınmacılardan bazıları da sahipleri tarafından kullanılmayan külah biçimindeki, kare veya kareye yakın bir altyapı üzerine bindirme tekniğinde örülerek oluşturulan tarihi konik kubbeli evleri onararak burada kalıyor.

Ailesiyle iki yıl önce Türkiye'ye gelen Cemal Süleyman (46), hayatta kalmak adına evlerini terk ederek Türkiye'ye sığındıklarını söyledi. Bir süre başka yerlerde kaldıklarını, daha sonra Harran'a geldiklerini anlatan Süleyman, sahibi tarafından kullanılmayan konik kubbeli bir evi onarıp yerleştiklerini ifade etti.

Süleyman, Harran'a alıştıklarını ve mutlu olduklarını aktararak, şu değerlendirmede bulundu:

"Halep'e bağlı Münbiç'te önceden mutlu bir hayatımız vardı. Sonra çatışmalar başladı. Savaştan, ölümden, açlıktan kaçtık, yaşamak için buraya geldik. Yaklaşık 2 yıldır Şanlıurfa'dayız. Önce başka kentlerde kaldık. Sonrasında burada iş bulup geldik. Harran'da çok sayıda bu şekilde ev var ve kullanılmıyor. Biz de bu evleri onarıp yerleştik. Yazın hava sıcak olmasına rağmen, evin içi baya serindi, kışın da muhtemelen sıcak olur. Bu anlamda rahatız. Allah'a şükür bir sıkıntımız yok, ailemle burada kalıyoruz."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.