Kısaca Mezhepler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Kısaca mezhepler nasıl ortaya çıkmıştır?

Peygamber Efendimiz’e -sallâllâhu aleyhi ve sellem- îman edip sohbetine katılan Müslümanlar’a “Sahabe”, sahabeyi görüp onların sohbetine katılan Müslümanlar’a “Tabiîn”, tabiîn’in sohbetine katılan Müslümanlar’a “Tebe’i Tabiîn” ve bizden önce yaşamış bu zâtların hepsine genel olarak “Selef-i Sâlihîn” denir.

Selef-i Sâlihîn, “ehl-i sünnet ve’l-cemaat”in ilk rehberleridir. Bunlar; Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yolunu hakkıyla devam ettirmiş, İslâm dinini her tarafa yaymış, İslâm’ın birlik ve beraberliğini kuvvetlendirmiş, İslâm dinini bid’atlerden; yani din adına sonradan uydurulan dine aykırı şeylerden korumuşlardır. Selef-i sâlihînden sonra mezhepler ortaya çıkmıştır.

Şunu belirtmekte fayda vardır ki; mezhep demek, yeni bir din ortaya koymak demek değildir. İslâm dinini aslına göre düzenleyerek bir araya toplayıp insanların istifadesine sunmaktır. İtikâdî mezheblerde olsun, amelî mezheplerde olsun hiçbir mezhep imamı dinde olmayan bir meseleyi kafasından uydurup dine eklememiştir.

MEZHEPLERİ KABUL ETMEYENLER

Günümüzde mezhepleri kabul etmeyen birtakım insanlar ortaya çıkmıştır. Mezhepleri kabul etmeyip dinimizi kafasına göre yorumlamaktadırlar. Bunlardan son derece sakınmak gerekmektedir. Tek doğru yol, “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat”in yoludur. Zira Peygamber efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; Muhakkak ki benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir tanesi cennette, yetmiş iki tanesi cehennemdedir.”

“-Ey Allâh’ın Rasûlü, cennette olanlar kimlerdir?” diye sorulunca Rasûlüllah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaattir. (Benim ve ashâbımın yolunda gidenlerdir.)” buyurdu. [1]

EHL-İ SÜNNETİN İKİ MEZHEBİ

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in îtikatta iki hak mezhebi vardır: “Maturîdî” ve “Eş’arî” mezhebleri.

Maturîdî Mezhebi: İnanç ve itikat hususunda İmam Maturîdî’ye tâbî olanların mezhebidir. (İmam Ebu Mansur Muhammed el-Maturîdî -rahmetullâhi aleyh- 280-333)

Eş’ari mezhebi: İnanç ve itikat hususunda İmam Eş’arî’ye tâbî olanların mezhebidir. (İmam Ebû Hasan Ali bin İsmail el-Eş’arî -rahmetullâhi aleyh- 260-324)

[1] İbn-i Mâce, Hadis no: 3992.

İslam ve İhsan

MEZHEP NEDİR? MEZHEPLER NEDEN VE NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Mezhep Nedir? Mezhepler Neden ve Nasıl Ortaya Çıktı?

FIKIH NEDİR? FIKHÎ MEZHEPLER

Fıkıh Nedir? Fıkhî Mezhepler

MEZHEBE BAĞLANMANIN TARİHÎ VE FİKRÎ TEMELLERİ

Mezhebe Bağlanmanın Tarihî ve Fikrî Temelleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.