Kimliğinizde 'din' Varsa Sorun Var!

Allah’ın nuru iman, ibadet, ahlâk, hukuk, iktisat ve estetik formlarda tecelli eder. Dünya gerçekleri ışığında yorumlanması gereken bu esasları demagojiye yer vermeden uygulamak biricik görevimiz olmalıdır. Dine yaşama alanı verilmek istenmeyen bir dünyada yaşıyor, dar alanların sıkletiyle de bir türlü kabuğumuzu kıramıyoruz.

Ulu bir eşikte bekliyoruz.

Zamanın bilmece gibi geçen demlerini geride bırakmanın erdemiyle mutlak fikirleri gönül potasında eritebilmenin çilesini çekiyor “Ya Sabır” virdini hiç dilimizden düşürmüyoruz.

“Mü’min, bir delikten iki kere sokulmaz” hadisi dilimizdeyken onca işin pişmanlıklarına anlam verememek hayli zor.

Kendi yaptıklarımız ve içinde yaşadığımız sosyokültürel ortamlar tanımlanması güç sorunları getiriyor. İlkece doğru olan esaslar hayatın kırılgan yapısı karşısında bizlere neler, neler söylüyor?

Hakikatin ağırlığını bu omuzlar taşımak istemiyor. Çözüm alanı her gün yeni iğvalarla doldurulurken o minik ışıltı gözleri kamaştırıyor çile sızısı artıyor. Kavi bir yürek yaşamın hayu huyu altında darmadağın oluyor.

“Mü’minin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar” diyen Peygamberimiz (s.a.v.) ferasetli olmayı mü’min şahsiyetinin olmazsa olmazı olarak bize aktarmıştır. Mü’min ön yargılı değil ön bilgili bir insandır o bilgi de kesbi ve Vehbi bilgilerle elde edilir.

İmandan doğan bir erdemden söz ediyor onunla göneniyoruz.

Allah’ın nuru iman, ibadet, ahlâk, hukuk, iktisat ve estetik formlarda tecelli eder. Dünya gerçekleri ışığında yorumlanması gereken bu esasları demagojiye yer vermeden uygulamak biricik görevimiz olmalıdır. Dine yaşama alanı verilmek istenmeyen bir dünyada yaşıyor, dar alanların sıkletiyle de bir türlü kabuğumuzu kıramıyoruz.

Din ihtiyacını bütün varlıklar için dile getirmek boynumuzun borcudur. Adam gibi yaşamanın aşısı dindir! Ferdleştirilerek kişisel yalnızlığa mahkum edilen insanların toplumsal kimlikleri din üzerinden tanımlanmadığı sürece bu kırılma devam edecek, bu uçurum binler canı da yutacaktır.

Gönüllerde gizlenen hakikatin ortaya çıkması “Ya Bâtın” ismi şerifinin tecellisi en büyük arzumuzdur!

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, 361. Sayı, Mart 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.