'kestane Kebap Yemesi Sevap' mı?

Çocukluğumuzda en sevdiğimiz abur cuburlardandı kestaneler… Sıcak sobanın karşısında onun pişerken çıtırtısını duymak bile ayrı bir keyiftir. İşte kestane hakkında her şey...

Büyüklerimiz, âile fertlerini bir araya getirmek için mi, yoksa kestane ziyafeti çekmek için mi pişirirlerdi, anlamazdım. Ama bugün akşam yemeğinde bile bir araya gelinemediğini gördükçe bunu daha iyi anlıyorum. Acaba evlerimiz, hâlâ sobalı olsa, hep birlikte bu eğlenceye devam eder miydik? Canı isteyen, akşam eve gelirken bir köşe başındaki seyyar satıcıdan üç-beş tane alıp yer miydi? Bilmiyorum.

KESTANE AĞAÇLARI 

Kayıngiller âilesinden 500 yıla kadar uzun bir ömür süren kestane ağaçları, 25-30 metreyi bulan yapılarıyla en görkemli ağaçlardandır. Dünyanın yaşayan en eski kestane ağacının İtalya’da Etna Yanardağı yakınlarındaki Acireale kenti sınırlarında bulunduğu ve yaklaşık dört bin yaşında olduğu söylenmektedir. Kestane ağacının 16 değişik türü olmasına rağmen en bilinen türleri; Amerikan kestanesi, Çin kestanesi, Japon kestanesi ve Anadolu kestanesidir.

Ülkemiz, kestane üretiminde Çin, Güney Kore ve İtalya’dan sonra 4. sırada yer almaktadır. Türkiye’de yetişen tek tür olan “Anadolu Kestanesi” (Castanea Sativa), Kuzey Anadolu kıyılarından Marmara Bölgesi’nin içlerine ve Ege’ye kadar yayılır. Karadeniz’in Ereğli ilçesinden başlayan ve Sinop’a kadar uzanan kıyı şeridinde yetişen küçük meyveli kestane ise “kuzu kestanesi” olarak bilinmektedir.

Kestane ağacının kerestesi, iyi cila kabul ettiğinden mobilyacılıkta, odunu sert ve dayanıklı olması sebebiyle de bina yapımında kullanılır. Bursa Cumalıkızık Köyü’nün evleri, kestane ağacından yapıldığı için 200 yıldır hâlâ ayaktadır. Bu sebeple Ağa Han Mimarlık Ödülü, geçtiğimiz yıllarda Cumalıkızık Köyü’ne verilmiştir.

Kestane ağacı, suda dahî kolay kolay çürümemekte, çürümeye karşı dayanıklı olması sebebiyle de gemi inşasında, elektrik direklerinin yapımında, diğer yapı işlerinde, demiryolu raylarının döşenmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca kestane ağacının yaprak ve çiçeklerinden de ilaç ve kozmetik sanayiinde faydalanılmaktadır.

Ülkemizde kestane, tabiatta genellikle ormanlık alanlarda tabiî şartlar altında yetiştirilmekte, tarımsal ilaç, sun’î gübre kullanılmamakta, tamamen organik olarak üretilmektedir.

BURSA'NIN KESTANESİ 

Türkiye’mizde Bursa denince ilk akla gelenlerden biri de Bursa’nın kestanesidir. Hatta “Bursa’nın kestanesi / Okka çeker, beş tanesi!” sözü, halk arasında yaygın bir deyim hâline gelmiştir. Bursa’daki kestaneler, Osmanlı döneminde herkesin rahatça yemesi için vakıflaştırılmıştır. Bununla ilgili şöyle bir hikâyeden söz edilmektedir:

Zamanın padişahı, Tophane semtinde, şimdi Kavaklı Câmii diye bilinen câmii yaptırmış. Adamın biri de câminin önüne, bir çınar ağacı dikmiş. Çınarı gören padişah, pek memnun olmuş.

“-Bunu kim diktiyse çağırın gelsin!” demiş.

Getirdikleri adam, bastonuyla ayakta zor duran bir ihtiyarmış. Padişah:

“-Dede, şimdi bastonunu havaya at ve yere düşene kadar dile benden ne dilersen!” demiş.

Yaşlı adam bastonunu havaya atmış.

“-Bursa kestaneleri vakıf olsun.” diye bağırmış.

İşte o günden sonra Bursa kestaneleri vakıf olmuş. Eskiden Bursa’da yaşayanlar kestane mevsiminde istediği ağaçtan kestane toplarmış. Hattâ işsiz güçsüz insanlar, kestane toplayarak geçimlerini sağlarmış.

Kaynak: Nejla Baş, Şebnem Dergisi, 144. Sayı

https://www.islamveihsan.com/kestane-alirken-nelere-dikkat-etmeliyiz.html

https://www.islamveihsan.com/kestanenin-icinde-ne-var-kestane-neye-iyi-geliyor.html

https://www.islamveihsan.com/kestane-sekeri-tarifi.html

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.