Kelime-i Tevhîdin Mânâsı

Kelime-i tevhid hangi mânâlara gelmektedir?

Bütün insanlık, Allah Teâlâʼnın varlığına ve birliğine îmân ile şereflense, yi­ne Oʼnun şân-ı ulûhiyyetini zerre kadar artıracak değillerdir.

Cenâb-ı Hakkʼın bizim kulluğumuza ihtiyacı yoktur. O, bütün ihtiyaçlardan münezzehtir. Dolayısıyla beşeriyetin îmânı veya inkârı -Cenâb-ı Hakkʼa değil- yalnızca kendisine fayda veya zarar verebilir.

KELİME-İ TEVHİDİN MANASI

Bununla birlikte Allah Teâlâ, sonsuz merhameti muktezâsınca, yarattığı insanların hidâyetini ve saâdetini ister. Onların îmân ile şereflenmelerini, böylece ilâhî mükâfatlarına lâyık hâle gelmelerini arzular. Bu sebeple Allahʼtan başka ilâh olmadığı hakîkatinin kabûlü demek olan kelime-i tevhîd, Cenâb-ı Hakkʼın en sevdiği kelimedir. Zira bu kelimenin lâyıkıyla idrâk edilip kalben tasdik edilmesi;

  1. Kulun fısk u fücurdan ve bütün fânî kapılardan yüz çevirip yalnızca Cenâb-ı Hakkʼın dergâh-ı ulûhiyyetine sığınması mânâsına gelir.
  2. Rüyâ ve hayal mesâbesindeki bâtıl ilâhları reddedip yegâne gerçek olan Allâhʼa teslîm olmasını ifâde eder.
  3. İnsanın gözünde ve gönlünde putlaştırdığı şeytanî ve nefsânî bütün bağları koparıp atarak yalnızca Hakkʼa kullukta tadılabilecek olan hakîkî hürriyete kavuşması demektir.

Bundan dolayıdır ki Allah Teâlâ, elîm bir azâbı hak etmiş olan nice insanı, kelime-i tevhîdi söyleyip onun istikâmetine girmeleri sebebiyle af ve mağfiretine mazhar etmiştir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de yıllarca zulüm ve işkencelerine mâruz kaldıkları müşrikleri, kelime-i tevhîdi söyleyerek yüce huzurlarına yüz sürmeleri hatırına affetmiş, onları da mübârek ashâbının arasına kabul buyurmuştur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İmâm-ı Rabbânî, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KELİME-İ TEVHİD (LA İLAHE İLLALLAH) İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Kelime-i Tevhid (la İlahe İllallah) İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.