Kanije Müdafaasında İmdada Gelen Manevi Ordu

Meşhur Kanije Müdafaasında esir düşen Haçlı askerlerinin "Bizi asıl korkutan yeşil sarıklı askerlerdi" demeleri, halis bir niyetle yapılan gazada, Allah'ın manevi ordularının nasıl yardıma geldiğini gösteriyor.

Tiryâki Hasan Paşa, Kanije Kalesi'ne Haçlılar tarafından yapılan saldırı sırasında;

Düşmanın son durumunu araştırdı ve kışın şiddetine mukâvemet edemeyip haçlı ittifâkında çözülmeler başgösterdiğini öğrendi. Bunu fırsat bilerek Kara Ömer Bey’in emrine 300 atlı verdi ve donmuş olan Berk Suyu’nu geçirip düşman üzerine ânî bir baskın yaptırdı.

Ayrıca kaledeki bütün topları hep birden ateşleterek düşman ordugâhını altüst etti. Ardından 500 kişilik bir müfrezeyle kendisi de bizzat kaleden çıkarak düşman karargâhına saldırdı. Yapılan son hamlelerle de, 100.000’in üzerindeki haçlı ordusu tamamen darmadağın edildi.

HAÇLILAR KANİJE ÖNLERİNDEN KAÇMAYA BAŞLADI

Aç sırtlanlar gibi Kanije önlerine gelen haçlılar, arkalarında on binlerce ölü bırakarak kaçmaya başladılar. Mağrur Arşidük de, tâcını tahtını harp meydanında terk etmiş olduğu hâlde yanında kalabilen yüz adamıyla kaçanlar arasındaydı.

İşte Kanije müdâfaası olarak dillerden düşmeyecek olan o büyük ve eşsiz zafer, o gün nasîb oldu. Bu zaferin kumandanı olan ak sakallı Tiryâ­ki Hasan Paşa ise, nice imkânsız şartlara rağmen gerçekleştirilen ve ta­rihte eşine az rastlanan bu muvaffakıyetin Cenâb-ı Hakk’ın bir lût­fu olduğunun idrâki içindeydi. Şükür gözyaşlarına gark olmuş bir hâlde iki rekât namaz kıldı ve yiğit gâzilerine:

“–Bilesiniz ki bu zafer, mahzâ yüce Mevlâ’nın te’yîdi ve Hazret-i Peygamber -aleyhisselâm-’ın mûcizâtı eseridir. Her kim bu ulu gazâda bulundu ise inşâallâh mağfurdur...” diyerek duâ etti.

Bu harpte o kadar ga­ni­met ele geçti ki bunların kaleye nakledilmesi bile günlerce sürdü. Bu harpte yakalanan düşman esirlerine:

HAÇLI ASKERLERİ: "YEŞİL SARIKLI ASKERLER GÖRDÜK"

“–Hezîmetinizin sebebi nedir?” diye sorulduğunda onlar, hâlâ yüreklerini saran bir korku içinde:

“–Bizler bu harpte sizlerin yanında, tanımadığımız başka kimselerle de karşılaştık. O yeşil sarıklı insanlar bizleri dehşete salıyorlardı. Siz ne zaman hücûm etseniz, onlar da hücûm ediyorlardı…” dediler.

Nitekim bu sarıklı kimseleri görenlerden Malta hâkimi Don Juan’ın, korkusundan kendisini bir çaputa sararak hasta bir vaziyette dört gün bir hendekte saklandığı rivâyet edilir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.