"Suriye ve Filistin’deki Türklerin Sayısı Bilinseydi..."

Tarihçi - Yazar Kadir Mısıroğlu, Orta Doğu'da yaşanan hadiseleri ve İslâm dünyasının geleceğinde Türkiye'nin rolünün ne olacağı ile ilgili değerlendirmelerini islamveihsan.com'a anlattı. Orta Doğu'da yaşanan hadiseleri nüfus ve sosyoloji çerçevesinde izah eden Mısıroğlu, Suriye ve Filistin'de Türk nüfusunun fazla olduğunu, bunun kamuoyu tarafından bilinmesi halinde Türkiye'nin 'ırkdaşını koruma namına' müdahale etmek suretiyle oradaki zulmü engelleyebileceğini söyledi. 

Röportaj: Furkan Hasdemir Son dönemde Mısır ve Suriye gibi Osmanlı bakiyesi ülkelerde karışıklıklar yaşanıyor. Bu karışıklıklar bölgede Osmanlı’ya duyulan özlemi arttırdı. Siz bu ülkelerde yaşanan gelişmeleri "Yeni Osmanlıcılık" ve İslam’ın gelişimi doğrultusunda nasıl yorumlarsınız? Bu sualde İsrail’in durumunu anlatmak lazım. Mısır’daki olaylar İsrail’in işidir. Türkiye’deki 17 aralık hadisesi İsrail’in işidir. Belki Suriye’deki olayların kökünde bile İsrail vardır. Suriye meselesi hala devam ediyor. Sizce burada da bir oyun söz konusu mu?

SURİYE MESELESİNDE İRAN’A DİKKAT ETMELİYİZ

IMG_1134

Suriye meselesinde asıl dikkat edilecek nokta İran’ın desteğidir. Rusya’nın desteğini anlamak mümkündür. Amerika İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyince, Araplar Rusya ile teşrik-i mesai ettiler. Arap âlemlerine Sosyalizm modası girdi. Bilhassa Suriye’de askerî üsler kurdular. Bu üsleri kaybetmek istemediği için Rusya’yı anlamak mümkün. İran kendi itikâdının îcabı olarak Nusayri mezhebini Gulat-ı Şia’dan yani küfür içinde bir mezhep olarak saydığı halde, karşısındaki de Ehl-i sünnet diye Suriye Devleti’ne destek çıkıyor. Yani, “Benim mezhebimin içinden çıkan gavur, Ehl-i sünnet Müslümandan benim için daha hayırlıdır” demektir.

Bu meselede İran’ı anlamak lazım gelir. İran’ın tavrının akıl, mantık, din ve maslahatla hiçbir izahı yoktur. Çünkü Nusayrilik Hazret-i Ali’ye ‘Allah’ diyen bir Şiâ mezhebidir. Hazreti Ali’ye Allah ve peygamber diyen mezhepleri küfür olarak kabul ediyorlar. Kendi kâfirini Ehl-i sünnet Müslümana tercih ediyorlar. Hem silah verip, hem adam gönderiyorlar. Burada İran’ı tanımak lazım, İran’ı bu hâdiseyle tanımayan bir daha tanıyamaz. İslam dünyasında fitnenin kaynağı İran’dır. Bizim de anlaşılması en güç düşmanımız İran’dır.

İSLAM BÜTÜN DÜNYADA GALİP GELECEK

İslam’ın gelişmesi noktasına gelince; Suriye ve Mısır olayları doğum sancısıdır. Ümmet bedel ödüyor. Günahlarına kefaret teşkil edecek hadde vardığı zaman İslam’ın galebesi gerçekleşecek. İslam bütün dünyada galip gelecek.

Türkiye'nin İslam’ın bu muvaffakiyetindeki rolü ne olacak? 

Türkiye’de Kemalizm’in elbisesi çatırdıyor. Bir çocuk yeleğini pehlivana giydirse ne olur? Yırtılır. Kemalizm kendi içine kapanıp, dünyaya kapılarını kapayıp içeride dinsiz bir millet icat etme davasıdır. Dünya ile ilgilenmemiştir. Din yerine ırkı koyduğu halde ırken hudutlarının dışında kalan insanlara bile sahip çıkmamıştır. Suriye yarı yarıya Türk’tür. Lazkiye Türk, Halep Türk, Hama Türk, Humus Türk, ama bunlar konuşulmadı. Lozan zaafa uğrar diye kurtaramadıkları yerlerin üzerini örttüler.

SURİYE VE FİLİSTİN’DEKİ TÜRKLERİN SAYISI BİLİNSEYDİ, İŞLER DEĞİŞİRDİ

IMG_1125

Eğer dünya Kıbrıs’taki gibi Suriye’deki, Filistin’deki Türklerin de mevcudiyetini bilseydi, bugün Türkiye oraya müdahale ederdi. Kimse Türkiye’ye “Ne yapıyorsun, ne hakkın var senin” diyemezdi. “Burada benim ırkdaşım var, müdafaa etmek mecburiyetindeyim” diyebilirdi. Bugün dese kimse orada Türk olduğuna inanmaz. Suriye’de Arap kanı yüzde beşi geçmez. Çünkü Türkler Müslüman olunca Cezire üzerine gelmişlerdir. Arapçanın tesiriyle Araplaşmıştır. Milyonlarca Türk asıllı insanın, ancak aşiretinin adıyla bellidir Türk olduğu. Filistin’de bile 13 tane aşiret var. Bu aşiretlerin isimleri oğuz boylarının isimleridir. Hiçbiri Türkçe bilmiyor. Araplar onlara diyor ki; Siz Türkistan’a giden Arap ordularında vazife aldığınız için, bu isimler size takıldı. Hayır böyle değildir. Türkler, Müslüman olduktan sonra Batı istikametine ilerlemek suretiyle gelip, oraya yerleşmişlerdir. Arapçanın tesiriyle lisanlarını unutmuşlardır. Aşiret adları Türkçedir. Sadece Filistin’de 13 tane Türkmen aşireti var. Suriye’de sayısına bereket. Halep’te tahsil görmeyen adam Arapça bilmez. Oradaki Müslüman kardeşlerimiz yeniden Osmanlı’yı istiyorlar diyebilir miyiz? Osmanlı’nın nizamını istiyorlar, Osmanlı geriye gelmez bir daha Muhyiddin ibni Arabi’nin bir keşfi var. Doğrudur yanlıştır bilemeyiz. Ehl-i keşfin keşfi kendini bağlar. Arabi diyor ki; "Osmanlı’lar ikinci defa iktidar olacak, Mehdi (a.s.) Konya’da Selim adında bir hanedan mensubuna kılıç kuşandıracak." Tabi bizi Kur’an ve sünnet bağlar lakin mevzu gereği bu keşfini hatırlatmakta fayda var.

HİÇ ŞÜPHE YOK Kİ TÜRKİYE BÜYÜYECEK

Şu muhakkak ki Türkiye büyüyecek. Buna hiç şüphe yok. Çünkü Osmanlı bir arslandı. Onun kürkünden kırk tilkiye kürk yaptılar. Hiçbiri bir yavru aslan olamadı. Biz çekildiğimizden beri bizden kopan parçalarda istikrar kurulamadı.

Irak, Suriye, Yemen böyle, neredeyse her taraf böyledir. Suudi Arabistan da böyledir. Onlar baskı ve petrolü Amerika’yla bölüşme sayesinde istikrarlı gözüküyorlar ama orada da kül altında ateş var.

İSLAM DÜNYASININ BİRLİĞİ NASIL OLACAK?

Müslümanın gayesi İslam dünyasının birliğidir. Bu birlik nasıl olur? Hilafet kitabımın başına bir proje kurdum oradan bakabilirsiniz. Eski tarzda olmaz ama belki bir pakt şeklinde olur. Avrupa Birliği tarzında olur.  Şimdi Avrupa birliği tahakkuk etti. Almaya yine Almanya, Fransa yine Fransa, İtalya yine İtalya ama bunların üstünde bir birlik kurdular. Bizde de böyle olur. Çünkü köprünün altından çok sular geçti. Tek bayrak altında İslam dünyasını birleştirmek çok çetin bir iştir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • ÜSTADIM Allah size uzun ömürler versin inşallah ,hafızanıza güç kuvvet versin bizler bu hiçliğin içinde sizin sayenizde bir birey olmanın lezzetini tadıyoruz bazı bilinmesi ve konuşulması istenmeyen gerçekleri ,bilip konuşmaya ve bilinçlenme ye başladık , inşallah sayımız artacak bu mesayiden bizlerde hisse sahibi olmak için çalışacağız ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN

    ALLAH teala sizden razı olsun vesselam

    Üstad, derin ve ciddi konular hakkındaki görüşlerinizi okuyor bilgileniyoruz teşekkür ediyoruz ancak bu konular devlet politikası haline gelmesi imkansızmıki eğer öyleyse tartışmanın öğrenmeninde bi gerekçesi kalmazki

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.