İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri

İstanbul’da bir zamanlar 1165 çeşme ve sebil vardı. Osmanlı döneminden kalan çeşme ve sebillerin çoğu zamana yenik düştü; yıkıldı, yıktırıldı, tahrip edildi. Halen ayakta kalan en meşhur Osmanlı çeşme ve sebilleri...

İstanbul’un fethinden sonra şehrin su ihtiyacını karşılamak için yapılmaya başlanan çeşmeler ve sebiller, zamanla mimarinin ve hat sanatının eşsiz eserleri haline geldi.

ÇEŞMELER VE SEBİLLER

Hadis-i şerifte buyruluyor:

Sa’d bin Ubade (r.a.): “Hangi sadaka daha hayırlı ve değerlidir?” diye sorunca, Resûlullah: “İnsan ve hayvanların su ihtiyaçlarına cevap vermektir.” buyurdu. (bk. Nesai, Vesaya, 9; İbn Mace, Edeb, 8)

Osmanlı döneminde çeşmeler ve sebiller; bu hadis-i şeriften ilham alınarak hayır-hasenat yarışıyla bir mabet gibi özenle yapıldı.

SEBİLİN ÇEŞMEDEN FARKI

Sebilde görevli kişiler, çeşmelerden akan suyun haricinde halka içecek de ikram ederdi. Ramazan ve Kandil gecelerinde bu sebillerden halka “bal şerbeti” ikram ederlerdi. Yılın sıcak günlerinde karla soğutulan su ve meşrubat ikram edilmesi için bazı sebillerin vakıfları vardır. Yeni Camiî ve Külliyesi’ni yaptıran Hatice Turhan Sultan, bu vakıflardan birinin sahibidir.

OSMANLI ÇEŞME VE SEBİLLERİ

İstanbul’daki en meşhur Osmanlı çeşme ve sebilleri şunlardır:

Sultan III. Ahmet Meydan Çeşmesi, Topkapı Sarayı’nın ana giriş kapısı olan Bâb-ı Hümayun’un önünde yer alan çeşme, Osmanlı meydan çeşmesi mimarisinin en güzel örneği ve İstanbul’un sembollerinden biridir. Lale Devri’nin en güzel eserlerinden olan çeşme, 1729 yılında Baş Mimar Mehmet Ağa tarafından inşa edildi.

MİHRİMAH SULTAN ÇEŞMESİ

Üsküdar İskelesi karşısında, Mihrimah Sultan Camiî’nin altında bulunan Mihrimah Sultan Çeşmesi, caminin inşasından 133 yıl sonra 1681’de, vakıf gelirleriyle, mütevellileri tarafından yaptırıldı.

HATİCE TURHAN VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Eminönü Bahçekapı’da, Şeyhülislam ve Bankacılar sokaklarının kesiştiği köşede çeşme ve sebili yan yana bulunan Hatice Turhan Valide Sultan Çeşmesi 1597 yılında yapıldı.

BEZMİALEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ/VALİDEÇEŞME

1839’da Sultan Abdülmecit’in, annesi Bezmialem Valide Sultan adına yaptırdığı çeşme, hem Valideçeşme hem de Vişnezade olarak anılan mahallede, Maçka Spor Caddesi’nde bulunmaktadır.

TOPHANE ÇEŞMESİ

Tophane Çeşmesi, Kılıç Ali Paşa Camiî’nin kuzeyinde, Tophane Meydanı’nda bulunmaktadır. Mimarisi gösterişsiz ve sade olan bu çeşme, Sultan I. Mahmut tarafından Taksim Suyu Tesisleri’nin bitiminden sonra 1732’de yaptırıldı.

SALİHA SULTAN SEBİLİ

Saliha Sultan Sebili, Azapkapı’da Unkapanı Köprüsü’nün yanında, Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nin önünde yer alan çeşme, 1732 yılında Mimar Mustafa Ağa tarafından yapıldı.

BEREKETZADE ÇEŞMESİ

1732 yılında Galata’da Sultan I. Mahmut döneminde halkın su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırıldı.

İstanbul’daki tarihi çeşmeler ve sebiller:

  • Sultan III. Ahmet Meydan Çeşmesi Fatih’te (1729)
  • Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi, Beşiktaş’ta (1839)
  • Mihrimah Sultan Çeşmesi Üsküdar’da (1681)
  • Hatice Turhan Valide Sultan Çeşmesi Eminönü’nde (1597)
  • Bereketzade Çeşmesi, Galata’da (1732)
  • Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Çeşmesi, Ortaköy Meydanı’nda (1732)
  • Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi, Kabataş’ta (1734)
  • Küçüksu Kasrı Çeşmesi Beykoz’da (1806)
  • Tophane Çeşmesi Beyoğlu’nda ve Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi ve Sebili Eyüp’te (1801)
  • Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi, Üsküdar’da, (1874)
  • I. Abdulhamit Çeşmesi, Emirgan’da, (1783)
  • Mehmet Emin Ağa Sebili, Dolmabahçe’de, (1740)
  • Koca Yusuf Paşa Sebili, Kabataş’ta, (1786)
  • Sinan Paşa Sebili, Divanyolu’nda, (17. yüzyıl sonu)
  • Rabia Gülnuş Sultan Sebili, Üsküdar’da, (1708-1710)

I. Abdülhamit Sebili, I. Abdülhamit Külliyesi’nin bir parçası olarak 1777 yılında, Mehmet Tahir Ağa tarafından inşa edildi. (Sebil, 1920’de Zeynep Sultan Camisi önüne taşındı.)

Alman Çeşmesi, Almanya’da yaptırılarak 1901’de İstanbul’a getirildi ve bugünkü yerine monte edildi. Sultanahmet Meydanı’nda, Sultan I. Ahmet Türbesi’nin karşısında bulunan çeşme, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Sultan II. Abdülhamit’e ve İstanbul’a hediyesidir.

 

İSTANBUL’DAKİ TARİHİ ÇEŞMELERİ KİMLER YAPTIRMIŞTIR? - VİDEO

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Emeğinize sağlık.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.