İslamofobik Nefret Suçları Artıyor

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi Doç. Dr. Bülent Şenay, Avrupa’da göçmen akınına ilişkin olarak ırkçı ve İslamofobik nefret söylemi ve suçlarının artmaya başladığını bildirdi.

Şenay, dünyanın en büyük bölgesel güvenlik kuruluşu AGİT'in 2016 yılı Dönem Başkanlığını yürüten Almanya ile 57 katılımcı devlet tarafından AGİT Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi olarak atanmasının ardından, yeni görevini, Avrupa'da nefret söylemi ve İslamofobi ile mücadelede atılacak adımları AA muhabirine değerlendirdi.

AGİT İnanç Özgürlüğü Danışma Kurulu Üyeliği görevi de devam eden Şenay, yeni görevine başlamasının ardından, önceki gün Viyana'da AGİT Üye Ülkeleri Daimi Temsilcilikleri ve Avrupa'daki Müslüman sivil toplum kuruluşlarının da yer aldığı "Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadelede Bütüncül Yaklaşım" başlıklı toplantıya katıldığını söyledi.

Söz konusu toplantının açılış konuşmasında Suriye krizi nedeniyle Avrupa’ya yönelen göçmen akınına ve Avrupa ülkelerindeki Müslümanların yaşadığı sıkıntılara dikkati çektiğini ifade eden Şenay, "Avrupa'ya yönelik son mülteci akınıyla ilişkili olarak ırkçı ve İslamofobik nefret söylem ve suçları artıyor. Toplantıda, bu sorunun çözümü için çok boyutlu çalışmalar yapılması gerektiği konusunda mutabık kalındı” dedi.

AVRUPALI MÜSLÜMANLAR ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR

Toplantıda, Avrupa'daki Müslümanların yaşadığı sıkıntıları da dile getirdiğini anlatan Şenay, “Müslüman varlığının güvenlikçi politikalarla entegre edilmesi mümkün değil. Müslümanların Avrupa toplumundaki varlığının çok kültürlü ve çoğulcu toplum çerçevesinde ele alınması, özellikle hukuk, eğitim ve kamu politikalarının ötekileştirmeyi engelleyen bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini vurguladım” diye konuştu.

İslamofobinin hukuken nefret suçu olarak tanınmasının gerektiğini de kaydeden Şenay, “Toplantının kapanış konuşmasında da Avrupa'da Müslümanların, Avrupa'nın geleceğinin inşasında vazgeçilmez bir unsur olduğunu, Avrupa'nın geleceğinin birlikte inşa edileceğini ifade ettik” dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.