İslam'ı Anlayıp Yaşamak İçin Sünnete Gerek Var mı Kuran Yeter mi?

Ehl-i sünnet akidesinin savunucularından olan Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, günümüzde bazı çevrelerde İslâm’ı anlayıp yaşamak için Kur’ân’ın yeterli olduğu, dolayısıyla sünnet’e/hadîse lüzum olmadığı söyleniyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?" sorusunu cevapladı.

Günümüzde bazı çevrelerde İslâm’ı anlayıp yaşamak için Kur’ân’ın yeterli olduğu, dolayısıyla Sünnet’e/hadîse lüzum olmadığı söyleniyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?"

Efendim bu tabi, nasıl Hristiyanlık Pavlos tarafından içi boşaltıldı, arkadan Yehova şahitleri tarafından tamamen bütün dînî hükümler iptal edildi, aynı şekilde İslâm’ı da bilinmeyen, gözükmeyen bir güç bu duruma doğru sürüklüyor. Kasıt; dînin içini boşaltma. Nasıl Hristiyanlık bir rozet hâline geldi, din olmaktan çıktı; İslâm’ı da o hâle getirmek istiyorlar.

Cenâb-ı Hak 33 yerde, -İmam Ahmed ibni Hanbel buyuruyor- Allâh’a itaat, Allah Rasûlü’ne itaat buyruluyor, iki itaat, beraber…”

Rasûlullah Efendimiz, Kur’ân’ın -23 senelik nebevî hayatıyla- bir tefsiri mâhiyetinde.

Biz namazı, orucu, bütün ibadetleri, muâmelâtı, hak-hukuku, O’nun şeyiyle öğreniyoruz. O’nsuz nasıl bir din olabilir?..

PEYGAMBERİMİZ VE SÜNNETİ İLE İLGİLİ AYETLER

Cenâb-ı Hak:

مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَ

(“Kim Rasûlüʼne itaat ederse Allâhʼa itaat etmiş olur.” [en-Nisâ, 80])  buyuruyor. Allah Rasûlü’ne itaat, Allâh’a itaattir buyruluyor.

“O, kendi hevâsından konuşmaz…” (en-Necm, 3-4) buyuruyor Kur’ân-ı Kerîm.

Yine, A‘râf Sûresi’nde:

“…Peygamber onlara; iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri helâl kılar, pis şeyleri haram kılar...” buyruluyor. (el-A‘râf, 157; ayr. bkz. et-Tevbe, 29)

Yine:

“…Peygamber size ne verdiyse onu alın; neyi de yasakladıysa sakının…” (el-Haşr, 7) buyruluyor.

Yine buyruluyor:

“De ki: Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın…” (Âl-i İmrân, 31)

Kur’ân ve Sünnet, birbirinden ayrılamaz iki esastır. Kur’ân’ın tefsiri de, Efendimiz’in hâl ve davranışlarıyladır.

Tabi bu, kasıtlı olan bir hâdise. Meselâ bir misal vereyim, meselâ Kur’ân-ı Kerîm’de ölü eti yemek yasak, haram. E balık yiyorsun! Neyle bunu öğreniyorsun? Balığın müstesnâ olduğunu Sünnet-i Seniyye ile öğreniyorsun.

SÜNNET DÜŞMANLARINA MUCİZE HADİS

Zaten Rasûlullah Efendimiz bu hâlin olacağını daha evvel bildirdi. Meselâ Ahmed ibni Hanbel’in, Ebû Dâvud’un şeyinde, Efendimiz buyuruyor ki:

“Şunu biliniz ki bana Kur’ân-ı Ke­rîm ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun; koltu­ğuna kurulan karnı tok bir adamın: «Siz sadece şu Kur’ân’a sarılın! Onda bulduğunuz helâli helâl, haramı da haram kabul ediniz yeter!» diye­ceği (günler) yakındır...”  buyuruyor. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 5/4604; Ahmed, IV, 131) Mûcizevî bir hadîs-i şerîf…

Yine Efendimiz buyuruyor:

“Ey İbn-i Ömer! (Yani Abdullah’a.) Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin etindir, (kemiğindir), kanındır. Dînini kimden öğrendiğine iyi dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, sağa-sola meyledenlerden alma!” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, el-Medînetü’l-Münevvere, el-Mektebetü’l-İlmiyye, s. 121)

SÜNNETİN DİNDEKİ ÖNEMİ

Yine, Abdullah bin Deylemî diyor ki:

“Bana ulaştığına göre dînin yok olup gitmesi, Sünnet’in terkiyle başlayacaktır. Halatın tel tel çözülüp nihayetinde tamamen kopması gibi, din de sünnetlerin bir bir terk edilmesiyle elden gidecektir.” (Dârimî, Mukaddime, 16/98)

Onun için kardeşler, bunun bir, kasıtlı bir hâdise olduğunu unutmayalım. Onun için Sünnet-i Seniyye’ye çok dikkat edeceğiz.

Sünnet düşmanlarının hedefi, İslâm’ın içini boşaltmaktır.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor ki:

“İki emânet bırakıyorum; Kitap ve Sünnet’imdir.” buyuruyor. (Bkz. Hakim, I, 171/318)

HRİSTİYANLIK NASIL BOZULDU?

Hristiyanlık aynı böyle (tahrif olmaya) başladı.

Meselâ Abdülehad Efendi var. Bu, Hristiyanlığın en eski nüshalarını, o Pavlos’un mektuplarını filân inceleyen kişi. Müslüman oluyor bu Abdülehad Efendi. Müslüman olunca Abdülehad ismini alıyor. Diyor:

“Hristiyanlık ilk defa diyor, ibadet olarak da şöyle bozuldu. (Akāidi zaten konsiller tayin etti. Diğer taraftan da şöyle bozuldu:)

–Sünnet kaldırıldı yerine vaftiz geldi,

–Namaz kaldırıldı yerine âyin geldi,

–Oruç kaldırıldı yerine perhiz geldi.”

Böylece Hristiyanlık ilâhî bir din olmaktan çıktı, tahrif oldu, bozuldu. Bir hayat nizâmı olmaktan çıkarılıp bir marka hâline geldi. Günümüzde Yehova Şahitleri neredeyse Hristiyanlığın hükmünü tamamen sona erdirmiş durumda.

Buna misaller çok. Yani din rahatsız ettiği zaman hemen karşı çıkılıyor. Meselâ o Yunan’da, Sokrates (Sokrat) “Allah birdir.” dedi. Birtakım, tevhid akidesine ait hükümler bildirince, Atina Konsili hemen karşı çıktı ve Sokrat’a zehir içirildi. Çünkü din, rahatsız etti onları.

Velhâsıl bazı kesimlerde kasıtlı olarak bu Sünnet’in rahatsız edilmesi var. Gaye, dînin içini boşaltmak…

DİĞER SORULAR

İslam ve İhsan

OSMAN NURİ TOPBAŞ EHL-İ SÜNNET MİDİR?

Osman Nuri Topbaş Ehl-i Sünnet Midir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.