İslam’da Temel Haklar Nelerdir?

İslâm, büyük bir kıymet verdiği insana, kendi şeref ve haysiyetine münâsip haklar lütfetmiştir.

İslâm devletinde yaşayan insanların (azınlıklar dâhil) sahip oldukları temel haklardan bir kısmı şunlardır:

1) Bütün insanların canı, malı ve ırzı emniyet altındadır. Bunları tecâvüzden korumak, siyasî iktidarı elinde bulunduranların temel vazifesidir.

2) Hiç kimsenin anadilini kullanmasına engel olunamaz.

3) Herkes kanun karşısında eşit olduğu gibi dilediği inancı yaşamakta serbesttir. Bu hususta bir baskı tatbik olunamaz. İnsanlar, inanıp kabul ettikleri kanunlara göre muhâkeme olma hakkına sahiptirler.

4) Amme nizâmını sağlamak için yapılan bazı düzenlemeler hâricinde kimsenin kıyafetine karışılamaz.

5) Eğitim ve öğretim serbest olup hiç kimse bundan mahrum edilemez.

6) Herkes ifade hürriyetine sahiptir.

7) Nesli korumak esastır.

8) Müslim-gayr-i müslim herkes ülke dâhilinde dilediği yerde oturabilir. Buna karşı da ancak emniyet ve âmme nizamının korunması maksadıyla bazı sınırlandırmalar getirilebilir.

9) Herkes seyahat ve ticaret hakkına sahiptir. Bunlara da âmme menfaati dışında hiçbir sûrette engel konulamaz.

İSLAM’IN İNSANA VERDİĞİ TEMEL HAKLAR

İslâm’ın insana verdiği temel hakları gayr-i müslim devletler ancak asırlar sonra düşünmeye başlamışlardır.[1]

İslâm’a göre insanın varlığı, onun temel insan haklarına sahip olması için yeterli bir sebeptir. Bu fikir Fıkıh’taki “İsmet âdemiyetledir: Dokunulmazlık ve temel haklar, insan olmak hasebiyledir” esasına dayanmaktadır. İslâm hukukçuları bu hükümleriyle, âlemşümûl bir yaklaşım benimsemiş, hiçbir zaman insanlar arasında din, ırk, cinsiyet, sınıf ve vatandaşlık ayrımı yapmamışlardır.[2]

[1] Bkz. Kadir Mısıroğlu, İslâm Dünya Görüşü, s. 200-201.

[2] Prof. Dr. Recep Şentürk, İnsan Hakları ve İslâm, s. 13, 21.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

 

 

İslam ve İhsan

MÜSLÜMANLARIN DOKUNULMAZ HAKLARI

Müslümanların Dokunulmaz Hakları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.