İlk İnsan Hakları Bilgirgesini İlan Eden Padişah

İslâm hukuku hangi değerler üzerine binâ edilmiştir? İslâm’ın insana bakış tarzına örnekler.

Günümüzde çokça ifâde edilen “hoşgörü” ve “diyalog”un meşrû şeklini doğru anlamak için, evvelâ “İslâm’ın insana bakış tarzı”nı bilmek îcâb eder.

İslâm, gayrimüslim de olsa her insana Hâlık’ın şefkat nazarıyla bakmayı telkin eder. Hidâyet davetine icâbet etmeyenlerin de hak ve hukuklarının muhâfazasına îtinâ gösterir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in Medîne’de Yahudîlerle yaptığı anlaşma, bunun tipik bir misâlidir.

Buna göre dînin muhtevâsından aslâ tâviz verilmeden, gayrimüslimlerle vatandaşlık hukûku veya devlet menfaatleri husûsunda birlikte hareket etmeye dair anlaşma yapmakta bir beis yoktur.

İnsanî münâsebetlerde de İslâm’ın telkini; şefkat ve merhamettir. Nitekim Yâlâ bin Mürre buyurur ki:

“Peygamber Efendimiz’in yanında pek çok sefere katıldım. Allah Rasûlü yollarda herhangi bir insan ölüsüne rastladığında derhâl defnedilmesini emreder; onun müslüman mı, kâfir mi olduğunu sormazdı.” (Hâkim, I, 526/1374)

İSLÂM'IN İNSANA BAKIŞ TARZI

Yine bir gün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in önünden bir cenâze geçti. Allah Rasûlü ayağa kalktı. Kendisine:

“–Yâ Rasûlallâh! O bir Yahudî ölüsü idi!..” denildi.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ise:

“–O da bir insan değil midir?” karşılığını verdi. (Buhârî, Cenâiz, 50)

İslâm, gayrimüslimlerin hak ve hukuklarına karşı da son derece titiz davranmayı emreder. Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın, fethettiği İstanbul’a girerken îman hassâsiyetiyle askerlerine verdiği şu tâlimat, bunu ne güzel îzah eder:

“...Mukâvemet etmeyip aman dileyenlere aslâ dokunmayın! Kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve hastalara da en küçük bir zarar vermeyin!..”

Sultan Fâtih’in, insan hakları beyannâmesinin henüz adı bile duyulmamışken tatbik ettiği bu âdil ve müsâmahakâr tavır karşısında hayran kalarak gözleri dolan İstanbul patriği, Fâtih’in ayaklarına kapanmış, Fâtih ise onu kaldırarak:

“Bizim dînimizde insanlar karşısında Allâh’a secde eder gibi eğilmek haramdır. Kalkınız! Size ve sizinle birlikte bütün Hristiyanlara her türlü hak ve hürriyetlerini iâde ediyorum. Şu andan itibâren artık hayâtınız ve hürriyetiniz husûsunda gazab-ı şâhânemden korkmayınız!..” demiştir.

Ecdâdımız Osmanlı, gayrimüslimlere gösterdiği bu âdil ve müsâmahakâr tutum sâyesinde, Rumeli’de nüfusça azınlık oldukları hâlde, asırlarca sulh, sükûn ve huzûru temin edebilmişlerdir. Ayrıca bu hâl, birçok gayrimüslim toplumun hidâyetine de vesîle olmuştur. Zira âyet-i kerîmede buyrulur:

“İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücâdele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, (tahrîfinden evvel) size indirilene de îmân ettik. Bizim ilâhımız da sizin ilâhınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” (el-Ankebût, 46)

Yine bu ve benzeri âyet-i kerîmeler muktezâsınca Kosova’nın ve Bosna’nın fethinden sonra oralara gönderilen Anadolu’nun temiz Müslüman âileleri, İslâm şahsiyet, ahlâk ve kimliğini örnek bir şekilde yaşayıp temsil etmeleri neticesinde bölge halkının hidâyetine vesîle olmuşlardır.

Ayrıca zulüm ve haksızlık, Müslümana olduğu gibi gayrimüslime karşı da işlenmiş olsa, ağır bir kıyâmet mes’ûliyetidir. Yine Fâtih Sultan Mehmed’in bir Hristiyan mimarla dâvâlık olması ve mahkemenin pâdişah aleyhine karar vermesi, İslâm’ın hak ve hukuk tevziindeki hassâsiyetine muhteşem bir misaldir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1, Erkam Yayınları, 2011

İslam ve İhsan

HAK VE ADALET NEDİR?

Hak ve Adalet Nedir?

HAK VE ADALET DİNİ

Hak ve Adalet Dini

İSLAM’DA ADALET İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İslam’da Adalet ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.