İslâm'da Din Kardeşliğinin Önemi!

Dünyanın her yerinde hidâyet bekleyen nice insan bize emanet, muhtaçlar bize emanet, yalnızlar bize emanet; garipler, kimsesizler, yetimler bize emanet… Az veya çok dünya malı bize emanet, her şey bize emanet…

Cenâb-ı Hak, bütün mü’minler bütün mü’minlere zimmetli kıldı. Fakir zengine, hastayı sağlama zimmetli kıldı. Kimse müstagnî değil, herkes birbirine muhtaç... Dünyada yoksul, varlıklıya muhtaç fakat; âhirette de varlıklı yoksulun duâsına muhtaç. Dünyada hasta sağlama muhtaç, âhrette ise sağlam da hastanın duâsına muhtaç. Kendimize sormalıyız:

Müslüman toplumun sevinciyle ne kadar mesrur oluyor, seviniyoruz? Istıraplarıyla ne kadar muzdaribiz?

Hazret-i Mevlânâ buyurur:

“Yoksul bir kişi nasıl cömertlik ve iyiliğe muhtaç ise cömertlik ve iyilik de yoksul kişiye muhtaçtır.”

DİN KARDEŞLERİMİZİ NE KADAR DÜŞÜNÜYORUZ?

Bugün abluka altında ilâçtan dahî mahrum Filistinli kardeşlerimizi, maddî-mânevî açlığa mahkûm edilmiş, misyonerin elindeki ilâçla îmânı arasında seçim yapmak zorunda bırakılmış Afrikalı kardeşlerimizi, zulümler, katliâmlar, bombalar karşısında canhıraş bir şekilde hudutlarımıza sığınan, şehirlerimize göçen Suriyeli kardeşlerimizi,  belki karşı komşumuz olduğu hâlde, bir el uzatan olmadığı için, sessiz feryatlarını duymadığımız için maddî-mânevî sefâlette kalan kardeşlerimizi ne kadar düşünüyoruz? 

Velhâsıl müslüman toplumun sevinciyle ne kadar beraberiz, ıstıraplarıyla ne kadar mahzun oluyoruz?

"ALLAH'TAN KORKUN VE ARANIZI DÜZELTİN"

Bu beraberliğimiz, ümmet üzerinde titreyen Fahr-i Kânât Efendimiz’e ne derece benziyor?

İslâm kardeşliği büyük bir nimet... Fakat bu nimet, mü’minlere zehir etmek isteyen şeytan boş durmaz. Menfaatine düşkün olan, dolayısıyla paylaşmayı, fedâkârlığı sevmeyen ham nefs de şeytanın iğvâlarına hazır ve teşne olunca, mü’min kardeşler arasında burûdetler, geçimsizlikler zuhûra gelebilir.

Bu durumda ne yapılacağını Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmelerde şöyle beyan buyurur:

“Siz, gerçek mü’minler iseniz Allah’tan korkun ve aranızı düzeltin.” (el-Enfâl, 1)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nimetlerin Bedeli ve Kalbin Beş Hâli -2-, Yüzakı Yayınları.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.