İslam'da Akıl Niçin Önemlidir?

Aklın asıl gayesi nedir? Müslüman akıl nimetinin kıymetini ve şükrünü nasıl edâ etmelidir? İslam'da aklın önemi...

Rabbimiz’in akıl kuvvesini insana vermesi, ancak «mârifetullah» tahsili için bir vasıtadır.

Akıl; insanı doğru istikamete sevk edecek, îmân anahtarı keyfiyetinde bir «tefekkür» içindir.

İlim bir sebep olacak, sebepleri bulduracak, sonunda da Müsebbib’e götürecek. Yani sebepleri de yaratan Allâh’ı buldurmayan bir ilim, faydasız bir ilimdir. Kuru bir emektir.

Yûnus Emre Hazretleri ne güzel tarif etmiştir:

İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir;

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır.

İlim; insanın kendini bilmesine hizmet edecek. Haddini bilen insan, acziyetini idrâk eden insan; akıl ve tefekkür sayesinde bütün bu nimetleri veren Rabbini tanıyacak;

“Ben âciz bir kulum! Sen yâ Rabbî!” diyecek.

Ashâb-ı kiram bu tahsili 23 senede ikmâl etti. Onun için evlâtlarımıza verebileceğimiz en büyük tahsil; Cenâb-ı Hakk’ı sevdirebilmek, Rasûlullâh’ı sevdirebilmek ve mü’minleri sevdirebilmektir. Bunun dışındaki tahsillere heves etmek de, evlâtlarımıza yazık etmektir!

Cenâb-ı Hak Asr Sûresi’nde hüsrandan kurtulanları tarif ederken;

“… hakkı tavsiye edenler …” (el-Asr, 3) buyurmaktadır. Üzerimizde en çok Cenâb-ı Hakk’ın hakkı var. Sonra Rasûlullah Efendimiz’in hakkı var. Bu hakları ödemek ve vefâlı bir kul olmak için, her nimeti yerinde kullanmak ve israf etmemek boynumuzun borcudur.

Akıl böyle bir tefekküre hizmet etmesi gerekirken; gafil ve nâdan insanlar, akıllarını cinayetlerine, cürümlerine, israflarına ve günahlarına gerekçe kılarlar.

Gafil insan ne yaparsa, kendince bir mantığa oturtur. En büyük cinayetleri işleyenler bile, cürümlerine bir mantık kılıfı uydurabilmiştir. Ancak bu cerbezelerin, hakikat karşısında hiçbir kıymeti yoktur.

GERÇEK AKIL SAHİPLERİ KİMLERDİR?

Şeytan, ilâhî tâlimâta karşı geldi. «Âdem’e secde edin!» emri husûsunda, Allâh’a isyan etti. Fakat bir mantık kılıfı uydurarak; “Beni ateşten yarattın, onu ise topraktan yarattın!” dedi. Bu sebeple, aklı israf edenlerin ilki odur ve bizlere en mühim ibrettir.

Demek ki, insan için hak ve hakikati tespitte, iyi ve doğruyu tayin etmekte, akıldan daha üstün bir mercî vardır. O da ilâhî tâlimatlardır. Yani Kur’ân ve Sünnet’tir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi , Yıl: 2017 Ay: Nisan Sayı: 146

TESLİMİYET İLE AKIL ARASINDA NASIL BİR BAĞLANTI VARDIR?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.