İslam Tarihinde 'hicret ve Göç'

Din ve Hayat Dergisi 33. sayısı “Hicret ve Göç” dosya konusu ile yayımlandı. Sadece Müslümanların tarihini değil, dünyanın da gidişatını değiştiren bir milat olarak “Hicret”in konu edildiği dergide Hicret’in aynı zamanda, Hakk’a ilticanın ve O’nun rahmetine kaçışın bir resmi olduğuna da vurgu yapılıyor.

Dergi İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz’ın hicreti dünyanın en önemli ve örnek kardeşlik akdine çeviren boyutuyla ele alan “Hicret ve Muâhât” yazısı ile başlıyor. “Kur’an’da Hicret” konusunu Prof. Dr. Şerafettin Gölcük ele alırken Prof. Dr. Mustafa Ağırman “Hicret Yolculuğu” yazısında hicreti tafsilatı ile anlatıyor. “Hicretle İlgili Fıkhî Hükümler”i Prof. Dr. Ahmet Özel değerlendirirken Mekke’den Medine’ye hicret öncesi gerçekleştirilen Habeşistan’a Hicret tecrübesini ise Yrd. Doç. Dr. Nihal Şahin Utku’nun kaleminden okuyoruz. Hicret’te kadın ve çocukların yaşadıkları durumu Doç. Dr. Ayşe Esra Şahyar “Sahabeden Bugüne Göç ve Kadın” yazısında çarpıcı sahneler ile değerlendiriyor. Hicretin modern zamanlarda neredeyse insanlık dramına dönüşen bir göçe evrilmesi dosyanın ikinci bölümünü oluşturuyor. Bu bölümde ise insanın yeryüzündeki göç hikayesinden bugüne yaşanan hakikati “Ontolojik Olarak Göç” başlığı ile Halime Yıldız  ele alırken, Sümeyra Sav, ülkemizin kucak açtığı Suriyeli mülteci kardeşlerimizi ve onların dramlarını dinledi ve aktardı. Prof. Dr. Abulfez Süleymanov, “mülteci krizinin insanlığın krizi” haline geldiğinden hareketle özellikle yaşanan uyum sorunlarına dair çözüm önerileri sunan önemli bir yazı kaleme aldı.

Bu sayıda iki önemli portre yazısı yer alıyor: Mustafa Eriş’in kaleme aldığı “Hz. Ebubekir (r.a.)” ve Meral Günel’in kaleme aldığı “Hz. Hacer” yazısı… Ayrıca Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan ve Prof. Dr. Süleyman Uludağ ile Hicret ve Göç üzerine mülakat gerçekleştirildi.

Ayrıntılı Bilgi: www.istanbul.diyanet.gov.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.