İslam Dünyası Esaretten Nasıl Kurtulabilir?

Altınoluk Dergisi, 366. sayısında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile İslam dünyasının karşılaştığı problemleri konuşuyor.

İslam dünyası, insanoğlunun İslam’a en çok muhtaç olduğu bir zamanda, büyük sıkıntılar yaşıyor. Bir büyük coğrafya, neredeyse “Acılar coğrafyası” diye tanımlanabilecek bir sarsıntı içinde.

Hiç şüphesiz acılar insan için, insanda yaşıyor.

Coğrafyaya dökülen kan insan kanı, Müslüman kanı. Esareti, zulmü, fukaralığı, terörü Müslümanlar yaşıyor.

Müslümanlar bunca acıyı yaşarken, İslam’ı hakkıyla yaşayabilmek gibi bir sorumluluğu da yeterince yerine getiremiyorlar.

Neden? Bu soruyu sormamız ve doğru cevabını bulmamız lazım. Neden mazlûmiyet, neden esaret, neden fukaralık, neden terör? Ve neden İslam’ı hayat disiplini haline getirmekte yaşanan problem?

Sonra “Nasıl” diye sormak...ALTİNOLUK

Nasıl kurtuluruz bu esaretten, zulümden, fukaralıktan ve terörden?

Nasıl İslam’ı bihakkın yaşar ve insanlığın önüne “Müslüman kimliği”ni bir insanlık numunesi olarak sunabiliriz?

Bütün bunlar, “muhâsebe” demek.

Kendi kendimize bakma ve yeniden kendi kişiliğimizi İslam’ın asli değerleriyle, coğrafyamızı yeniden İslam’ın izzeti ile donatmak.

Bu sayımızda muhterem Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez Hoca ile, böyle bir muhâsebe yaptık. Aslında bu konuşmayı, Erkam Radyo’nun Ramazan’daki “İftar sevinci” programı içinde, “Ramazan muhasebeleri” çerçevesinde yapmıştık. Onu orada, radyo arşivinde bırakmaya gönlümüz razı olmadı, Altınoluk sayfalarına da taşıyalım, üstelik bir kapak dosyası halinde sunarak okuyucumuzun hassasiyetlerine tevdi edelim, istedik.

İki sayıda yayınlayacağız.

Okuyucularımız her iki sayıyı takip edip, mülakatı ve alakalı yazıları dikkatle tahlil ederlerse, hem kendi hayat programları hem Ümmet’in geleceğe yolculuğu adına sağlıklı yol haritası oluşturma imkanına kavuşacaklarını ümid ediyoruz.

Hem ümmet planında hem ferdi sorumluluklarımız çerçevesinde derlenip toparlanmak zorundayız. Her zaman dediğimiz gibi “Dünya İslam’a muhtaç, İslam da Müslümana.”

Muhâsebe, dertleri görüp, oturup ağlamak, yaralarımızla oynamak demek değil, yaraları görmek ve sarmak demek. Altınoluk, “Yaraları gör ve sar” diyor özetle. Ne diyor Akif:

“Ey dipdiri meyyit, “İki el bir baş içindir.”

Davransana... Eller de senin, baş da senindir!”

Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.