“İslam Bizim Ülkemize Ait”

İsviçreli siyasetçi Levrat, “İsviçre'de 400 bin Müslüman var ve bunların 160 bini İsviçre pasaportu taşıyor. İslam bizim ülkemize ait.” şeklinde konuştu.

İsviçre Sosyal Demokrat Partisinin lideri Christian Levrat, İslam’ın resmi din olarak tanınması önerisini tekrarladı. Levrat, Diyanet İşleri Başkanlığının, ülkesindeki faaliyetlerine de destek verdi.

“İSVİÇRE’DE 400 BİN MÜSLÜMAN VAR”

İsviçre'nin SonntagsZeitung gazetesine konuşan Levrat, “İsviçre’de 400 bin Müslüman var ve bunların 160 bini İsviçre pasaportu taşıyor. İslam bizim ülkemize ait.” ifadesini kullandı.

Levrat, ülkesinde bulunan yaklaşık 240 caminin bazılarında radikalleşme eğilimleri olduğunu ileri sürerek, “Her iki taraf bir adım atmak zorunda.” değerlendirmesinde bulundu.

Partisinin, İslam dininin İsviçre’de resmi din olarak kabul edilmesini istediğini vurgulayan Levrat, partisinden aynı görüşteki bazı üyelerin “İsviçreli İslam’ın yol haritası” adlı bir çalışma yürüttüklerini aktardı.

DİYANETE DESTEK

Diyanet İşleri Başkanlığının İsviçre’deki çalışmalarına ilişkin kendisine yöneltilen bir soru üzerine Levrat, “Diyanetin (İsviçre’deki bazı camilere) finansmanının yasaklanmasına karşıyım. Çünkü, Türk imamların yasaklanması Vahhabi ve Selefiler tarafından doldurulacak bir boşluk oluşturabilir. Bunlar İslam hakkında daha radikal vaazlar veriyor. Her şeyden önce imamların Arapça yerine Almanca ve Fransızca vaaz verdiği Türk etkisini tercih ediyorum.” karşılığını verdi.

Geçen yıl ağustos ayında İslam’ın, ülkesinde resmi din olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten Levrat, “İslam resmi din olarak tanınırsa din adamlarının eğitiminin ve finasmanının İsviçre tarafından karşılanacağı ve yabancı ya da aşırıcı çevrelere bırakılmayacağı” değerlendirmesinde bulunmuş, “İsviçre’ye özgü bir İslam dini olabilir mi? Bunu tartışmalıyız.” diye konuşmuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.