İnsanlığın Yeniden Doğuşu

İslâm; insanlığı; bölüşen, paylaşan ve birbirlerini seven mü’min kardeşler hâline getirmiştir. İslam “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” düstûruyla kendisinden evvel başkasını düşünmeyi öğretmiştir.

İslâm; insanlığı; bölüşen, paylaşan ve birbirlerini seven mü’min kardeşler hâline getirmiştir. Nitekim Arap kavmi, câhiliyye devrinde buğz, düşmanlık, kin, kanlı yağma ve harplerle meşhur, kızlarını diri diri toprağa gömebilen hissiz bedevîlerdi. Aralarında bitmek bilmeyen husûmetler vardı. Güçlüler, zayıfları ezerdi. Hak ve hukuk dâimâ güçlüye âiddi. Merhum Âkif’in ifadesiyle:

Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi...

BENDEN ÖNCE KARDEŞİM VAR!

Ancak İslâm ile birlikte bu insanlar, beşeriyyetin en mümtâz ve fazîletli insanları hâline geldi. Bir zamanlar birbirlerinin kanlarını içmeye namzet olanlar, İslâm’ın bereketiyle ölüm ânında dahî birbirlerini düşünen, ikrâm eden bir muhabbet ve diğergâmlık semâsına yükseldiler. Yermuk muharebesinin ardından harp sahasında dolaşan Hazret-i Huzeyfe -radıyallâhü anh-’ın anlattığı şu hâdise, mü’minlerin İslâm ile kazandıkları diğergâmlık ve mânevî zirveyi ne güzel tezâhür ettirmektedir:

“Yermuk muharebesi bitişinde elimde bir su kırbası harp meydanında yaralıları dolaşmaya başladım. Baktım ki amcamın oğlu kan seli içinde gözlerini elimdeki su kırbasına dikmiş bakıyordu. Kırbayı tam ona uzatmıştım ki, ileriden İkrime’nin sesi duyuldu:

«Su! Bir damla su!..»

Bu sesi duyan amcamın oğlu Hâris, elini kırbamdan geri çekerek kaş ve göz işaretiyle suyu İkrime’ye götürmemi istedi. Hemen İkrime’nin yanına koştum. Kırbamı ona uzattığımda bu defa Iyaş’ın sesi duyuldu:

«Su! Allâh rızası için su!»

İkrime de, Hâris gibi o anda elini geri çekti ve işâretle suyu Iyaş’a götürmemi istedi. Hızla Iyaş’ın yanına gittiğimde onun elimdeki bu fânî dünyânın suyunu içmeye vakti kalmamıştı. Artık o, içtiği şehâdet şerbetinin hazzıyla gözlerini yummuştu. Şaşkınlık içerisinde «Bâri İkrime’ye yetişeyim!» diyerek geri döndüm. Baktım ki, o da şehîd olmuş. Bunun üzerine amcamın oğlu Hâris’in yanına koştum. Ne yazık ki, o da rûhunu teslîm etmişti...”

İSLAM'IN İLKA ETTİĞİ ERİŞİLMEZ DİĞERGAMLIK

İşte İslâm’ın ilkâ ettiği erişilmez diğergâmlık ve ahlâk-ı hamîde!..

Oysa bu insanlar, devr-i cehâlette birbirlerinin kanını içmeye hazır ve râzı idiler. Ancak İslâm ile gönüllerini öyle bir ilâhî lutuf kuşattı ki, arkalarında bir asr-ı seâdet bıraktılar. Allâh Teâlâ, bu ilâhî lutfunu Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân buyuruyor:

“…Allâh’ın nîmetlerini hatırlayın! Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nîmeti sayesinde kardeş kimseler oldunuz. Yine siz bir ateş çukurunun (cehennemin) tam kenarında iken oradan da sizi O kurtardı. İşte Allâh size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrân, 103)

Bu âyet-i kerîme ashâb-ı kirâmın şahsında bütün insanlığa şâmildir.

Türklerin de, İslâm’dan evvelki hâlini tarih, takdîr ve şerefle yazmamıştır. Meselâ sefer üzere yedi bin kilometre yol giden Atilla’nın, arkasından bıraktığı hâtıra, kan, irin ve gözyaşıdır. Fakat İslâm’la müşerref olduktan sonra bu millet, tarihin en kahraman milleti olduğu gibi aynı zamanda en merhametli milleti de olmuş ve düşmanına:

“–Sen ne zâlim imişsin ki ey merhamet, düşmanımı bana sevdiriyorsun!” dedirtmiştir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.