İnşaat İşçilerinin Zorlu Ramazan Mesaisi

İnşaat işçileri, Ramazan ayında sıcak havalara rağmen hem oruç tutuyor hem de yoğun tempoyla çalışıyor.

Ramazan’da sıcak havaya rağmen ailelerinin geçimini sağlamak için tuğla taşıyan, sıva yapan, beton döken, demir bağlayan ve tesisat döşeyen inşaat işçileri, yüksek hava sıcaklıklarına rağmen, zaman zaman iftara kadar çalışıyor.

Son günlerde hava sıcaklığının arttığı Bursa'da, ağır şartlar altında çalışan inşaat işçileri, hem işlerini yapıp hem de oruçlarını aksatmadan tutuyor. Günde ortalama 7-8 saat çalışan inşaat işçileri, bazen mesailerini iftar saatine kadar uzatıyor.

“RAMAZAN AYINDAKİ BEREKET HİÇBİR AYDA OLMUYOR”

İnşaatta fayans ustası olarak çalışan Mesut Uysal, yaklaşık 25 yıldır inşaat işleriyle uğraştığını söyledi. Uysal, ailesinin geçimini sağlamak için çalışmak zorunda olduğunu vurgulayarak, “Ramazan’da çok zorluk yaşıyoruz ama Ramazan ayındaki bereket hiçbir ayda olmuyor. Bu nedenle çok güzel geçiyor.” diye konuştu.

“EN FAZLA BİZİ ZORLAYAN SUSUZLUK”

İnşaat ustası Turan Uysal da susuzluğun kendilerini çok zorladığını dile getirdi. Saat 08.00’de işbaşı yaptıklarını, saat 15.00'te paydos ettiklerini anlatan Uysal, şöyle konuştu:

“19 yıldır bu işi yapıyorum. Ramazan ayının zorlukları mutlaka vardır ama en fazla bizi zorlayan susuzluktur. Güneş altında çalışan işçiler için susuz kalmak çok zordur ama Allah yardım ediyor. Ramazan ayı, Allah'ın bir rahmet ayıdır. Hem bereket yönünden hem manevi yönden çok güzel geçiyor. Bununla beraber Ramazan’ın zorlukları da var. Bizim gibi inşaatların iskelelerinde çalışanlar için Ramazan çok çok zor oluyor. Orucu tutmak isteyen birisine Allah yardım ediyor. Bazen aç, bazen susuz kalıyoruz ama Allah o hissi çok fazla yaşatmıyor.”

İnşaatta iş makinesi kullanan Korkut Gülük de “Ramazan bizim için öncelikle bir maneviyat. Maneviyatı güzel yaşarsa bir insan her türlü zorluğa gelebilir. Bunaltıcı hava olduğu zamanlarda zorluyor ama iş yeri bize bazı kolaylıklar sağlıyor.” ifadelerini kullandı.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.