İngilizlerin Yüzyıllık Hezimeti: Kut'ül Amare

Osmanlı Ordusu’nun büyük başarısı Kut'ül Amare, 100’üncü yılında tarihin tozlu raflarından indirildi. Ülkenin dört bir yanında konuyla ilgili konferanslar düzenlendi. Mardin'deki uluslararası sempozyumda da zaferin ayrıntıları ve İngilizlerin acı yenilgisi anlatıldı.

Osmanlı Ordusu'nun Irak'ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük zaferin üzerinden 100 yıl geçti. 13 bin 300 İngiliz asker ile 13 İngiliz general ve 418 İngiliz subayın esir edildiği Kut'ül Amare'de 40 bini aşkın İngiliz asker de öldürülmüştü. Günümüz tarih kitaplarında yer almayan Osmanlı'nın bu büyük zaferi 100'üncü yılında tarihin tozlu raflarından çıkarıldı. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ile Mardin Artuklu Üniversitesi ve Bağcılar Belediyesi'nin işbirliğiyle düzenlenen Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. Yılı Uluslararası Sempozyumu'na yerli yabancı pek çok araştırmacı katıldı.

HER ŞEY PETROL İÇİN

Sempozyumda konuşan Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Mehmet Ali Beyhan, “Dünya petrol rezervinin yüzde 45'ini barındıran Arap Yarımadasını ele geçirmeye giden yol, bu savaş ile kesilmişti. Savaş, dünyayı yönetmek üzere yaratıldıklarına inanan İngilizler için acı bir yenilgidir" dedi.

[caption id="" align="alignnone" width="1000"]Kut'ül Amare Zaferi'nin 100'üncü yıl dönümü kutlamalarına katılacak olan Iraklı aşiret liderleri, Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği Müsteşarı Sinan Zeren ile Büyükelçilik'te hatıra fotoğrafa çektirdi. Kut'ül Amare Zaferi'nin 100'üncü yıl dönümü kutlamalarına katılacak olan Iraklı aşiret liderleri, Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği Müsteşarı Sinan Zeren ile Büyükelçilik'te hatıra fotoğrafa çektirdi.[/caption]

GEÇMİŞİ UNUTTURMAYACAĞIZ

“Çanakkale'ye nasıl sahip çıkıyorsak Kutü'l Amare'ye de sahip çıkacağız" diyen Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ise, “Geçmişi geleceğe taşımak o günleri unutturmamak, şehitlerinden aldığı emaneti layıkıyla taşımak gibi bir görevimiz var. 1950'lere kadar kutlanan bu bayramın tarih sayfalarından çıkarılmasının en önemli nedenleri bu toplantıda ortaya çıkacaktır" diye konuştu.

[caption id="" align="alignnone" width="1000"]Kut'ül Amare Kuşatması, 29 Nisan 1916’da Irak Cephesinde Osmanlı’nın galibiyetiyle sonuçlanan I. Dünya Savaşı'nın temel muharebelerinden biridir. Kut'ül Amare Kuşatması, 29 Nisan 1916’da Irak Cephesinde Osmanlı’nın galibiyetiyle sonuçlanan I. Dünya Savaşı'nın temel muharebelerinden biridir.[/caption]

ERDOĞAN TEBRİK ETTİ

Sempozyuma Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tebrik mesajı gönderdi. Kut'ül Amare zaferinin bizim için çok önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, birlik ve beraberlik mesajı verdi. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da programa mesaj yolladı.

Esir alınan İngiliz subayları at üstünde götürüldü, Mehmetçik ise yürüdü. Dünyada acaba yendiği düşmana bu cenaplığı yapan başka millet var mıdır?"

Tarihçi- yazar Mustafa Armağan, özel bir okulda Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. yılı dolayısıyla düzenlenen konferansta Türkiye'nin bugünlere gelmesinin kolay olmadığını söyledi. Armağan, "Esir alınan İngiliz subayları at üstünde götürüldü, Mehmetçik ise yürüdü. Dünyada acaba yendiği düşmana bu cenaplığı yapan başka millet var mıdır? Kut'ül Amare'de kazandığımız zaferlerden biri de bu insanlık zaferiydi" dedi. Araştırmacı yazar İsmail Bilgin de Türk Edebiyatı Vafkı'ndaki konuşmasında, “İngiliz general, ordusundaki Müslümanların at eti yiyebilmeleri için fetva çıkardı, ancak Hintli Müslüman askerler ölümü göze alıp at eti yemeyi kabul etmediler" dedi.

Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Mustafa Armağan, Osmanlı'nın Kut'ül Amare Zaferi'nin bilinmesi için yaptığı çalışmalar ve açıklamaları ile biliniyor.

Kaynak: Yeni Şafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.