İnfak Yalnız Mal İle Yapılmaz

Gerçekten hayır, yalnız mal ile yapılmaz. Bir işte yol göstermek, tesellî etmek, nasihat etmek ve insanlara tebessümle yaklaşmak gibi sayısız nimet infak olarak zikredilebilir. 

İnfakın öyle çeşitleri vardır ki, Allâh için infakta bulunma lezzetini sadece mülk sahipleri değil, Malîk-ül Mülk’e îman eden her fani tadabilir.

Sadaka ve infak, var olanı vermekten başlar. Buna göre, yarım hurmayı vermek dahî bir infak olup, kulu cehennem ateşinden muhâfaza eder. Dolayısıyla Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- her mümini zengin kabul eder. Çünkü O, hadîs-i şerîflerinde mü’mindeki emr-i bi’l-ma’rûf, mazlûma yardım, mü’mini tesellî, muzdarip gönülleri sevindirme, yoldan eziyet verici şeyleri izâle, hasta ziyâreti vb. hususların da birer sadaka, yâni infak hükmünde olduğunu beyan buyurmuştur. Bunlar ise, mâlî güce bağlı olmayan hizmetlerdir. Bu demektir ki, en güçsüz müminin bile gerçekleştirebileceği pek çok sadaka ve infak çeşidi mevcuttur.

OLGUN BİR MÜMİNİN ÖZELLİKLERİ

Olgun bir mümin olmak isteyen herkes, imkânları mahdûd olsa dahî elinden geldiği kadar muhtaç ve muzdariplere destek olmak, gönül vermek ve duâ etmek mecbûriyetindedir. Bir muzdaribin derdini paylaşmak da infaktır. Kırık kalbleri ihyâ etmenin, Hakk’a yakınlığa vesîle olduğunu Mûsâ -aleyhisselâm-’ın şu ilticâsından anlamak mümkündür. Rivâyete göre o birgün:

“−Yâ Rab! Seni nerede arayayım?” diye niyazda bulunmuştu. Allâh Teâlâ da:

“−Beni kalbi kırıkların yanında ara.” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 364) buyurdu.

Gerçekten hayır, yalnız mal ile yapılmaz. Bir işte yol göstermek, tesellî etmek, nasihat etmek ve insanlara tebessümle yaklaşmak gibi sayısız ve herkesin muktedir olabileceği fiiller de cemiyetin huzur ve sükûnunu, kardeşlik duygularının kökleşmesini ve ictimâî tesânüdün (yardımlaşmanın) gerçekleşmesini sağlayan âmillerdendir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.