İnanç Yönünden 4 Çeşit İnsan

İnanç yönünden insanlar başlıca dört kısma ayrılır. İşte inanç yönünden 4 çeşit insan...

1- Mü’min (Müslüman): Allâh’ın varlığına ve birliğine, Peygamber Efen- dimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Allah Teâlâ’nın kulu ve peygamberi olduğuna kalbi ile inanıp, dili ile de bunu söyleyene “Mü’min” denir.

2- Kâfir: Allah’ın varlığına, Peygamber Efendimiz Muhammed Musta- fa’nın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- peygamberliğine ve dinin emirlerine kalbi ile inan- mayıp ve dili ile de inanmadığını söyleyene “Kâfir” denir.

3- Müşrik: Allâh’ın -celle celâlühü- ilâh olduğuna inandığı hâlde, Allah -celle celâlühü- ile beraber başka şeylere de “ilah” diye inanıp tapan kimseye “Müşrik” Allâh’a inanmakla beraber puta tapmak, bir insana veya Peygamber’e ilâh demek gibi.

4- Münâfık: Îmanın esaslarına kalbi ile inanmayıp, çeşitli sebeplerden veya menfaatlerden dolayı mü’minlerin yanında, sadece dilleri ile inandıkla- rını söyleyenlere “Münafık” Münafıklar, mü’minlerle beraber oldukları zaman inandıklarını söylerler. Kâfirlerle beraber oldukları zaman ise iman et- mediklerini söylerler.

Allah -celle celâlühü- bu konuda şöyle buyuruyor:

“Bir de îman edenlerle karşılaştıkları zaman, «Îman ettik» derler ve kendi şeytanları ile başbaşa kaldıkları zaman ise: «Emin olun, biz sizinle beraberiz, biz ancak (onlarla, mü’minlerle) alay ediyoruz.» derler.” (el-Bakara, 14)

Münafıklar, yani ikiyüzlüler, insanlar içinde de Allah-celle celâlühü- katında da kâfirlerden ve müşriklerden daha rezil kimselerdir. Zira Allah -celle celâlühü- Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki münâfıklar, cehennemin en alt tabakasındadır.” (en-Ni- sa, 145)

Bununla beraber amel bakımından münafık olanlar da vardır. Bunlar, mü’min olduğu halde kendilerinde münafıklık alâmeti bulunan kimselerdir. Bu alâmetler, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından birçok hadîs-i şerîfte bildirilmiş olup; “yalan söylemek, söz verdiği halde sözünden dönmek, emânete hıyanet etmek” gibi kötü hasletlerdir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.