İmrahor İlyas Bey Camiî Tarihi

Araştırmacı-Yazar Fahri Sarrafoğlu, Bizans ve Osmanlı devrinin en eski ve büyük mâbedlerinden biri olan İmrahor İlyas Bey Camiî’nin buruk hikâyesini anlatıyor.

İMRAHOR İLYAS BEY CAMİÎ (STUDİOS MANASTIRI) HAKKINDA BİLGİ

İmrahor Camiî veya Studios Manastırı, Roma döneminden İstanbul’da ayakta kalan en eski dinî yapıdır. Doğu Konsülü Studios tarafından bugünkü Yedikule’de 454 yılında kurulan Studios Manastırı’nın bir parçası olan Aya İoannes Prodomos kilisesidir. Latin istilası sırasında harap olan manastır ve kilise 1293’te tamir edilmiştir.

İMRAHOR İLYAS BEY CAMİÎ’NİN KİLİSEDEN CAMİYE ÇEVRİLMESİ

Mabet,  Osmanlı Sultanı II. Beyazıt döneminde İmrahor İlyas Bey tarafından camiye çevrilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde zamanla yanında bir de Halveti tekkesi oluşan cami şehrin önemli dini merkezlerinden biri olarak hizmet vermiştir. 1782 yangını ve 1894 depreminde büyük zarar görmüş, 1908 yılında ise bakımsızlıktan çatısı çökmüştür. Bir daha onarım görmeyen yapı bugün üzeri açık dört duvarı ayakta bir harabe halindedir.

İMRAHOR İLYAS BEY CAMİÎ’NİN ÖZELLİKLERİ

İmrahor Camiî veya Studios Manastırı, erken Bizans döneminde inşa edilen klasik tip bazilika örneğidir. Kuzey duvarı kısmen duran avlu zamanla ortadan kalkmıştır. Tekkenin şeyh dairesi, şadırvanı, derviş hücreleri bu avlu çevresinde inşa edilmiştir. 15. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar hazirede tekkenin önde gelen şeyhleri ve yakınları yatmaktadır. Avludan nartekse dört mermer sütunlu bir revak ile girilmektedir. Narteksden ana mekana Bizans döneminde üç kapı ile bugün ise tek kapı ile geçilmektedir. Apsis içeriden yarım yuvarlak dışarıdan ise üç köşeli olup Osmanlı dönemindeki tamirlerde açılmış olan Barok tarzında pencereleri vardır. Kalan mimari parçalardan manastırın çok zengin bir taş işçiliği olduğu anlaşılmaktadır.

İMRAHOR İLYAS BEY CAMİÎ NEREDEDİR? - HARİTA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.