İmanın Varsa İmkanın Vardır

“İmânın varsa imkânın vardır” sözü, gerçekten çok anlamlı bir sözdür. İmanı ve irâdesi olana Allah Teâlâ bir kapı açıyor ve kulunu bir şekilde muradına erdiriyor. Önemli olan samimi bir arayış ve yüreğin derinliklerinden gelen bir arayış içinde olabilmek…

Kırgızistan’da yaşandı bu olay. Çocuk, Sovyet kanunlarına göre çalışacak yaşa gelmişti ve kolhoz yönetimi, ondan gösterilen işe gitmesini istiyordu. Baba, kömür ocağında işçi olarak çalışıyordu ve zor şartlarda Kur’an’ı hıfzetmişti. Oğluna da Kur’an’ı öğretmek için yanıp tutuşuyordu; ama nasıl olacaktı bu?

Kolhoz yönetimine gitti ve “Oğlum benim yanımda çalışsın, ikimiz birden daha çok üretim yaparız.”

Dini imanı üretimdi Sovyet yönetiminin...

Baba, oğluna kömür ocağında Kur’ân’ı hıfzettirdi. 1990’lı yıllarda Türkiye’den Kırgızistan’ı ziyarete giden bir grup İlahiyat hocası, kömür ocağında Kur’an’ı hıfzeden bu gençle, bir caminin imamı olarak tanıştılar ve bu Kur’an aşkına parmak ısırdılar.[1]

Mevlânâ der ki:

“Ey Hak yoluna düşen kişi, isteğine iki elinle sarıl! Çünkü istek, iyi bir kılavuzdur.

Sen ne hâlde olursan ol, istekten vazgeçme. Ey susamış, dudakları kurumuş kişi, durmadan su ara!

Susuzluktan kurumuş olan o dudak, sâhibinin çeşme başına erişeceğine şahitlik eder.

Dudakların kurumuş olması, “Bu ıstırap, bu çırpınma; seni bize ulaştıracaktır.” diye suyun gönderdiği müjdeli bir haberdir.

Bu arayış, mübârek ve kutlu bir harekettir. Bu candan isteyiş, Allâh yolundaki bütün engelleri kırar döker.

Bu isteyiş, isteklerinin anahtarıdır; senin ordundur, sancakların ve zaferlerindir.

Bu isteyiş, sabaha karşı horozun; “Sabah oluyor” diye ötmesine benzer.

Allâh, herkesi bir iş için yaratmıştır. Herkesin gönlüne bir işle uğraşma arzusunu koymuştur.

Gönülde bir istek olmadan el ayak nasıl hareket eder? Su akmazsa, rüzgâr esmezse çerçöp nasıl gider?”[2]

[1] Ahmet Taşgetiren, “İslâm ‘ı Aşkla Yaşamak”, Altınoluk, sayı: 222, s. 3-4.

[2] Mevlânâ Celâleddin er-Rûmî, Mesnevî, III, 116, 145, no: 1439-1444, 1618-1619.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Medeniyet Öncülerimizden 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.