İmam Gazali’nin Yöneticilere Nasihatleri

Toplumlar varolduğundan beri insan topluluklarını yönetmek bir sanat olarak görüldü ve bu sanatın nasıl gerçekleştirileceğine dair tavsiyeler, siyasetnameler aracılığıyla nesilden nesle aktarıldı. Örnek bir siyasetname olarak İmam Gazali’den bin yıllık toplumu yönetme sanatı: Naṣîḥatü’l-mülûk...

Naṣîḥatü’l-mülûk, Gazâlî’nin kaleme aldığı ahlâk ve siyasete dair Farsça eseri.

Büyük Selçuklu Hükümdarı Muhammed Tapar’a ithaf edilen eser siyasetnâme türünün belli başlı örneklerindendir. Müellifin daha önce yazdığı İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn ve diğer bazı kitaplarının ilgili kısımlarıyla benzerlik gösteren Naṣîḥatü’l-mülûk’e tasavvufî bakış açısı hâkimdir.

GAZALİ İMANI BİR AĞACA BENZETİR

Gazâlî eserine, sultandan Allah’ın nimetlerine şükretmesini ve Allah’ın dinini yaymak için çaba sarfetmesini isteyen sözlerle başlamaktadır. Girişte iman konularına geniş yer ayıran müellif imanı bir ağaca benzetir, imanın amel ve davranışlarla doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayarak sultana öğütler verir.

Dünya hayatının geçici, ölümden sonraki hayatın ebedî olduğunu hatırlatır. Allah’ın emirlerini yerine getirmesini, günahlardan kaçınmasını, âlimlerle istişare etmesini, âdil olmasını, bütün devlet görevlilerinin bu konuda hassasiyet göstermelerini sağlamasını, halkın meselelerini çözme konusunda gayret göstermesini, lüks ve israftan kaçınmasını, merhametli davranmasını ve halkın sevgisini kazanmaya önem vermesini tavsiye eder.

TOPLUM HÜKÜMDARA GÖRE ŞEKİLLENİR

Yedi bölümden oluşan eserin birinci bölümünü devlet başkanlığı konusuna ayıran Gazâlî devlet başkanının zulümden kaçınmasının ve adaleti gözetmesinin esas olduğunu belirterek halkın bu esaslara uyan hükümdara itaat etmesi gerektiğini söyler. Hükümdar ülkenin imarı için çalışmalı, halkın ihtiyaçlarını karşılamalı, aralarında fark gözetmemeli, kötülükleri engelleyip iyilikleri teşvik hususunda örnek olmalı, tarihten ibret almasını bilmeli, âlimlerin ve uzmanların görüşüne müracaat etmeli, suçlulara caydırıcı olacak şekilde hak ettikleri cezayı vermeli ve devlet görevlilerini denetlemelidir. Devlet başkanı ile toplum arasındaki etkileşime dikkat çeken Gazâlî toplumun devlet başkanının davranışlarına göre şekillendiğini, devlet başkanının da toplumun bir ferdi olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtir. Devletin bekāsı için adaletin temel şart olduğunu, zulümle ayakta durmanın mümkün olmadığını ifade eder.

Müellif ikinci bölümde vezirlerin âdil, güvenilir, tecrübeli, cesur, ilim sahibi ve isabetli politikalar geliştirebilenler arasından seçilmesini öğütler.

DEVLETİ KALEM VE KILIÇ AYAKTA TUTAR

Üçüncü bölümde İslâm geleneğinde kalemin önemine işaret eden Gazzâlî devleti ayakta tutan iki şeyden birinin askerî gücün sembolü kılıç, diğerinin de bürokrasiyi temsil eden kalem olduğuna dair görüşlere yer verdikten sonra kâtiplerin özelliklerinden bahseder. Kâtiplerin hat sanatını bilen, inşâ yeteneğine sahip, edebiyat, coğrafya, astronomi, matematik gibi alanlarda bilgili kişilerden seçilmesi gerektiğini söyler.

Dördüncü bölümde devlet başkanlarının cömert, azimli ve gayretli olmalarını, bulundukları makamın şerefine uygun hareket etmeleri gerektiğini kaydeder.

Beşinci bölümde hikmetin Allah vergisi olduğunu belirttikten sonra hikmetli sözlerden seçmeler yapar.

Altıncı bölümde akıl konusunu ele alan Gazzâlî aklın insan için büyük bir nimet olduğunu ve insanın aklı ölçüsünde hayatta yer edindiğini ifade eder.

Eserin son bölümünde aile hayatından bahsederek özellikle kadınlar Hakkında dönemin anlayışını yansıtan görüşlere yer verir.

Naṣîḥatü’l-mülûk’ün Sultan Sencer’in Horasan meliki olduğu dönemde ona hitaben yazıldığına dair rivayetler de bulunmaktadır.

NAṢÎḤATÜ’L-MÜLÛK’ÜN TÜRKÇEYE ÇEVİRİLERİ

Eser Osmanlı döneminde birkaç defa Türkçe’ye çevrilmiştir: Âşık Çelebi (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 351); Kınalızâde Ali Efendi (İÜ Ktp., TY, nr. 6943); Vücûdî (Muhammed b. Abdülazîz) (İÜ Ktp., TY, nr. 3235). Son dönemde eseri Osman Şekerci Devlet Başkanlarına “Nasîhatü’l-mülûk” (İstanbul 1969), Hüseyin Okur Yöneticilere Altın Öğütler (İstanbul 2004) ve Osman Arpaçukuru Devlet Başkanına Öğütler (İstanbul 2004) adıyla Türkçe’ye çevirmişlerdir.

Kaynak: Diyanet Ansiklopedisi

 

İslam ve İhsan

İMAM GAZALİ KİMDİR?

İmam Gazali Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.