İlk Hac Kafilesi Yurda Döndü

Kutsal topraklarda hac ibadetini yerine getirdikten sonra yurda dönmeye başlayan ilk hacılar, İstanbul'da sevinç gözyaşlarıyla karşılandı.

İlk kafileler, Suudi Arabistan'ın Cidde ve Medine şehirlerinden Türk Hava Yollarına ait tarifeli uçaklarla akşam saatlerinde İstanbul'a geldi. Atatürk Havalimanı'na gelen hacılar, kendilerini sabırsızlıkla bekleyen aile üyeleri ve yakınlarıyla kucaklaştı. Karşılama sırasında duygusal anlar yaşanırken, bazı hacıların ve yakınlarının ağladığı görüldü.

"TEKRAR GİTMEK İSTİYORUM"

Hacılardan Halil Yıldırım, hac duygusunun yaşandıktan sonra anlaşıldığını, kendisinin 4. kez hacca gittiğini belirterek, "Tekrar gitmek istiyorum. İnsanı çok yorsa da o yorgunluk her şeye değiyor. İnsanı annesinden doğduğu gibi tertemiz yapıyor. Olaylar bizden 10 dakika sonra oldu. Ama biz öğleden sonra duyduk. Dünyanın en güzle insanları hacdaydı. Allah o kazalarda ölen kardeşlerimize rahmet etsin" diye konuştu.

Mehmet Kürşat Caymaz ve Hande Caymaz çiftini ise küçük yaştaki çocukları karşıladı. Caymaz çifti, çocuklarına sarılarak gözyaşı döktü.

Kürşat Caymaz, "Allah herkese nasip etsin, çok güzel bir duygu. İzdihamın meydana gelmesinden daha önce biz oradan geçmiştik. Onun için olayları görmedik" dedi.

"HACCA GENÇKEN GİDİLMELİ"

Hacılardan İsmail Fidan da hac ibadetini yerine getirmenin çok güzel bir duygu olduğunu belirtti. Haca gitmeyi herkese tavsiye eden Fidan, izdihamı görmediklerini belirterek, "İzdihamdan olmadan önce biz o bölgeyi geçmiştik. Türk hacılardan pek fazla orada kalan yoktu" ifadelerini kullandı.

İzzet ve Ayten Çetinkaya çifti ise hac ibadetini çok güzel bir şekilde tamamladıklarını ve hiç zorluk çekmediklerini dile getirdi.

Mehmet Burhan Öncü de genç yaşta hacca gitmek gerektiğini söyleyerek, "Tüm gençlere bu ibadeti tavsiye ediyorum. Yaşlıyken gitmek çok zor" dedi.

YETERLİ SAYIDA GÖREVLİ YOKTU

İzdihamın yaşandığı bölgede önceki akşam konakladıklarını ifade eden Öncü, "Organizasyonla ilgili sıkıntılar vardı. Bizim bulunduğumuz mekanda yeterince görevli yoktu. İnsanları yönlendirecek, koordine edecek kimse yoktu. Olayın yaşandığı bölgede bir prens olduğu söyleniyordu. Prensin geçişi sırasında yolun kapatıldığı ve olayın bundan kaynaklandığı iddia ediliyordu. Tam olarak biz de bilmiyoruz ama böyle söylentiler vardı" şeklinde konuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.