İlim Meclisinden Yüz Çevirenden Allah Yüz Çevirir

Peygamberimizin huzuruna gelen ve değişik tavırlar sergileyen kimseleri Peygamberimiz nasıl tanımlamıştır? Bu üç kişinin sonuncusundan Allah neden yüz çevirmiştir? Bu hadisten ne anlamalıyız? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Ebû Vâkıd el-Leysî (r.a) şöyle anlatır:

“(Bir gün) Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v), huzûrunda ashâbı olduğu halde Mescid’inde otururken karşıdan üç kişi geldi. İkisi Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e doğru teveccüh etti, birisi de gitti. Bu iki kişi Efendimiz’in huzûrunda durup selâm verdiler. Bunların biri halkada bir aralık bularak oracıkta oturdu. Diğeri ise cemaatin arkasında oturdu. Üçüncüye gelince arkasını dönüp savuştu. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v) sözünü bitirince şöyle buyurdular:

«‒İsterseniz bu üç kişinin hâlini size haber vereyim. İçlerinden biri Allâh’a sığındı, Allâh da onu barındırdı. Diğeri (sıkıntı vermekten) utandı, Allâh da ondan hayâ etti. Öteki ise (bu meclisten) yüz çevirdi, Allâh da ondan yüz çevirdi».” (Buhârî, İlim, 8)

BU HADİSTEN EN ANLAMALIYIZ?

İlim meclisine gelince cemaatin en sonuna oturulur, insanların üzerinden atlanarak ileri geçilmez veya son safta bir boşluk varsa orası doldurulur.

İlim halkasına oturan kişi, Allah Teâlâ’nın himâye ve koruması altındadır. Melekler de onun için kanatlarını yere sererler. Bu sebeple, bir talebe geldiğinde hoca hemen onu şefkatle meclisine alıp barındırmalıdır.

Bir kişi, herhangi bir âlimin meclisinde bulunup ondan istifâde etmek ister, ancak rahatsızlık vermemek için gitmezse, Allah Teâlâ bu hayâsı sebebiyle onu affeder, azap etmez. Ancak bir kimse, âlimlerin meclisinde bulunup ilim öğrenmekten yüz çevirirse, Allah Teâlâ da ondan yüz çevirir. Allah’ın kendisinden yüz çevirdiği kimse ise O’nun gazabıyla yüz yüze gelir.

CEBRAİL'İN OTURDUĞU İLİM MECLİSİ

İbn-i Sîrin (r.a) başından geçen bir hâdiseyi şöyle nakleder:

“Mescid’e girdim baktım ki Semîr bin Abdurrahmân kıssa anlatıyor, Humeyd bin Abdurrahmân da ilim öğretiyor. Bunların hangisinin halkasına oturayım diye düşünürken beni bir uyuklama aldı. Rüyamda biri gelip:

«‒Hangisinin halkasına oturayım diye düşünüp duruyorsun. İstersen sana Humeyd’in yanında oturan Cebrâil (a.s)’ın mekânını göstereyim!» dedi.” (Dârimî, Mukaddime, 32)

İbn-i Sîrin hazretleri, bu kavşakta ilâhî bir lutufla Cebrâil meclisini tercih etti ve ismi kıyamete kadar yâdedilecek büyük bir âlim oldu.

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v) zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri ilim yolunu tercih ettiği için dâima Peygamber Efendimiz’in rahle-i tedrîsinde bulunurdu. Diğeri de geçimlerini temin için çalışır, ilim yoluna fazla iltifat etmezdi. Dünya işlerine dalan kardeş bununla da kalmayıp birgün geldi kardeşini Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e şikâyet etti. Belki de, üretime katkısı olmuyor, bir iş yapmıyor, ilim karın doyurmuyor gibi düşünceler geçirmişti içinden. Belki de kardeşinin boş işlerle meşgul olduğunu düşünüyor, “dünyaya faydası olmayan şeyi ben ne yapayım” diyordu.

Sevgili Peygamberimiz ona şu izahatta bulundu:

“−Belki de sen onun yüzünden iş buluyor ve rızıklandırılıyorsun!” (Tirmizî, Zühd, 33/2345)

O hâlde İbn-i Mes’ud (r.a)’in çağları aşan şu çağrısına kulak verelim:

“Ortadan kalkmadan önce ilme sarılınız. Onun ortadan kalkması ilim sâhiplerinin yok olup gitmesidir. İlme sarılın, çünkü bir insan ona ne zaman muhtaç olacağını bilemez…” (Dârimî, Mukaddime, 19)

İslam ve İhsan

KUR'ÂN-I KERİM'DE HANGİ İLİMLER VAR?

Kur'ân-ı Kerim'de Hangi İlimler Var?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.