İlam 'çilehane Camii'nin Kubbesindeki Sır

Üsküdar Çamlıca’daki Çilehane Camii'nin kubbesine dikkatlice baktınız mı hiç? Kubbe bildiğiniz kubbelerden çok farklı... Kubbe’de bir mesaj gizli. İşte gizli olan manâyı sizler için araştırdık ve bakın şu ilginç ve faydalı bilgilere ulaştık...

Araştırmacı-yazar Fahri Sarrafoğlu Çilehane Camii'nin kubbesindeki sırrı Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri şöyle anlatıyor:

"Her tarikatın kendine mahsus bir tacı vardır. Tarikatlarda tâc giyilmesi dervîşin hem hangi dergâhın mensubu olduğunu tanıtması ve hem de hareketlerinde ölçülü olmak ve dergâhını lekedâr etmemek duygusunu telkin bakımından önemliydi.

Üftâde Hazretleri, Hz. Hüdâyî’yi Sivrihisar’a halîfe olarak gönderirken ona: “Seyyid Buhârî, Baba Yûsuf Sivrihisârî veya Hacı Bayram Velî taçlarından hangisini arzu ederse giydireceğini” söylemiş o da “Tacın gönülde olması gerektiğini” söyleyerek tevazu göstermişti.

cilehane_camii_kubbesi

Hüdâyî Hazretleri, keşif ânında kendisine arz edilen taçlardan Hz. Peygamber’e (s.a.v.) ait olanını tercih ettiğini belirterek tacın manevî önemine işaret etmektedir.

Celvetî tacı on üç tekli (dilimli)dir. Kubbe veya tepesi siyaha yakın koyu yeşil renklidir ve ortasında kendi renginden bir düğme vardır. Celvetî tacındaki on üç terkten on ikisi tevhidin harflerine ve “esmâ-i isnâaşere” yani Allah’ın isimlerinden on iki esmaya biri de esmadan mazhar olunan isme delâlet etmektedir.

cilehane_sirri2

Bir başka rivayette ise bu on üç terkin on ikisi, on iki imama, biri de Hz. Pîr’in kutbiyyetine işaret olup tacın tepe kısmındaki düğme de “Nübüvvet-i Muhammediyye”nin ifâdesidir."

[caption id="attachment_71646" align="aligncenter" width="702"]cilehane_camii_kubbesi2 Önde Aziz Mahmud Hüâyi Hazretlerinin çilehanesi ve arka tarafta Çilehane Camii.[/caption]

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.