İhramın Sünnetleri

İhramın sünnetleri nelerdir? İhrama girmeden önce ve ihramdan sonra neler yapılmalıdır?

İhramın sünnetleri madde madde şu şekildedir:

a) İhrama girmeden önce gerekiyorsa tıraş olmak, koltuk altı ve kasık kıllarını temizlemek, tırnakları kesmek.

b) İhramdan önce temizlik maksadıyla gusletmek, su bulunmaz veya suyu kullanma imkanı olmazsa abdest almak. Gusletmek abdest almaktan daha faziletlidir. Abdest almak için su bulunamazsa, teyemmüm etmekle sünnet yerine gelmiş olmaz. Ancak bu durumda ihram namazı için teyemmüm edilir.

İhram için gusül temizlik maksadı ile yapıldığından, hayız ve nifas hallerinde bulunan kadınların, abdestli bulunanların ve ihrama girecek olan çocukların da gusletmeleri sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Nifas ve hayız halinde olan kadınlar mîkâta geldiklerinde guslederler, ihrama girerler ve Kâ’be’yi tavaf etmek dışında bütün hac menâsikini yerine getirirler”(Ebû Davûd, Menâsik,10. II, 357.) buyurmuştur.

c) Erkeklerin, iç çamaşırları dahil giysilerini, çorap ve ayakkabılarını çıkararak bürünecekleri özel ihram örtüsünün, biri vücudun belden aşağısını, diğeri ise baş hariç vücudun belden yukarısını örten iki parçadan oluşması.

RİDA NEDİR?

Belden aşağısını örten kısma “izâr”, baş hariç vücudun belden yukarısın örten kısma da “rida” denir. Bürünülecek örtünün tercihen beyaz renkte ve yeni, yahut yıkanmış, temiz ve iyi görünümlü olması müstehaptır. Ancak, vücudun örtülmesini sağlayacak tek parçalı bir örtüye bürünmek de yeterli olur.

Söz konusu olan sünnet; giysileri ve ayakkabıları çıkararak, ihram elbisesine bürünmekle değil, ihram elbisesinin nitelikleri ile ilgilidir.

İhramlı iken elbise, çorap ve ayakkabı giyme ile ilgili hükümler, “dördüncü bölümde” anlatılacaktır.

Kadınlar ihram için özel bir kıyafete bürünmezler, normal elbiseleri, başörtüsü ve ayakkabısı ile ihrama girerler, ancak yüzlerini açık tutarlar. Peygamberimiz (s.a.s.) “İhramlı kadın, yüzünü örtmez.”(Ebu Dâvud, Menasik, 33. II, 412.) buyurmuştur.

İHRAMDA KOKU SÜRÜLÜR MÜ?

ç) İhramdan (niyet ve telbiyeden) önce vücuda güzel koku sürünmek müstehaptır. İhrama girdikten sonra bedende kokunun kalması ihrama zarar vermez. Elbiseye koku sürmek ise caiz değildir.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre ihrama girmeden önce ihram elbisesine (izar ve ridaya) koku sürmek caizdir. İhrama girdikten sonra kokunun ihram elbisesinde kalması ihrama zarar vermez. Ancak, elbise çıkarılırsa, koku giderilmedikçe tekrar giyilemez.

d) Elbiseler çıkarılıp “izar” ve “rida” ya büründükten sonra, kerahet vakti değil ise, ihrama girmeden önce iki rekat ihram namazı kılmak.

Bu namazın ilk rekatında Fatiha’dan sonra “Kâfirûn”, ikinci rekatında ise “ihlas” sürelerinin okunması efdaldir.

İçinde bulunulan vaktin farz namazı da bu iki rekat namazın yerine geçer.

e) Niyeti dil ile (sesli olarak) yapmak.

f) Telbiyeyi namazdan sonra yapmak.

Telbiye, namazın peşinden yapılabileceği gibi, -mîkat sınırını geçmemek kaydıyla- daha sonra da yapılabilir. Telbiye yapılmadan mîkat sınırı geçilirse Hanefî mezhebine göre ihrama girilmiş olmaz.

Şâfiî mezhebine göre telbiye ihramın sünneti olduğu için bu durumda ihrama girilmiş olur, bir ceza gerekmez.

Telbiyenin, ihram namazının peşinden yapılması evladır.

g) İhramlı bulunulan süre içinde her fırsatta telbiye söylemek. Erkekler yüksek sesle telbiye getirirler, kadınlar ise telbiye sırasında seslerini yükseltmezler.

Özellikle tepelere çıkarken, aşağıya inerken, başka kafilelerle karşılaşınca, farz namazlardan sonra ve içinde bulunulan konumda değişiklik oldukça telbiye getirmek müstehaptır.

h) Hac için ihrama, hac ayları başladıktan sonra girmek.(28Haccın sünnetleri konusu için bk. Ebû Dâvûd, Hac, 21, II, 372-373. Kâsânî, II, 143-145,)

Kaynak: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları

https://www.islamveihsan.com/ihram-nedir-ihrama-nasil-girilir.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.