İbn Mace Kimdir?

Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı kabul edilen es-Sünen’in müellifi, hadis hâfızı İbn Mace'nin hayat hikayesi...

209’da (824) doğdu. Mâce’nin dedesinin veya annesinin adı (Sıddîk Hasan Han, s. 255) yahut babasının lakabı (İbn Hacer, IX, 532) olduğu söylenmektedir. Benî Rebîa’nın mevlâsı olduğundan Rabaî nisbesiyle de anılır.

15-20 YAŞLARINDA HADİS ÖĞRENMEYE BAŞLADI

Geleneğe uyarak on beş yirmi yaşlarında Kazvin’de hadis öğrenmeye başladığı tahmin edilmektedir (es-Sünen, neşredenin girişi, I, 13). Burada daha çok Kazvinli hadis hâfızlarından Ali b. Muhammed et-Tanâfisî ile Ebû Hucr Amr b. Râfi‘ el-Becelî’den faydalandı. Daha sonra diğer ilim merkezlerini dolaşarak Kûfe’de Ebû Bekir b. Ebû Şeybe, Osman b. Ebû Şeybe; Basra’da Bündâr diye bilinen Muhammed b. Beşşâr ve Abdullah b. Muâviye el-Cumahî; Vâsıt’ta Ahmed b. Sinân el-Kattân; Bağdat’ta Ebû Hayseme Züheyr b. Harb; Dımaşk’ta Hişâm b. Ammâr ve Duhaym; Humus’ta Muhammed b. Musaffâ el-Hımsî ve Ebü’t-Takī Hişâm b. Abdülmelik el-Yezenî; Mısır’da Muhammed b. Rumh, Ebû Tâhir b. Serh ve Yûnus b. Abdüla‘lâ; Mekke ve Medine’de Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî ve Ebû Mus‘ab ez-Zührî; Rey’de Muhammed b. Humeyd er-Râzî; Nîşâbur’da Muhammed b. Yahyâ ez-Zühlî gibi âlimlerden hadis öğrendi. Kendisinden Ali b. İbrâhim el-Kattân, Süleyman b. Yezîd el-Fâmî, Ebû Ya‘lâ el-Halîlî’nin dedesi Ahmed b. İbrâhim el-Halîlî, Muhammed b. Îsâ el-Ebherî rivayette bulundular.

HAFIZASI GÜÇLÜ BİR MUHADDİSTİ

Sika bir râvi, hâfızası güçlü bir muhaddis olan İbn Mâce 21 Ramazan 273’te (19 Şubat 887) vefat etmiş olup 275’te (889) öldüğüne dair rivayet doğru değildir. Yahyâ b. Zekeriyyâ et-Tarâikī ile Muhammed b. Esved el-Kazvînî’nin onun için yazdıkları mersiyeler günümüze gelmiştir (Abdülkerîm b. Muhammed er-Râfiî, II, 50-53).

Öldüğünde defniyle kardeşleri Ebû Bekir ve Ebû Muhammed Hasan b. Yezîd ile oğlu Abdullah’ın meşgul olduğu kaydedilmekte; Ebû Muhammed Hasan’ın da muhaddis olduğu, 280 (893) yılı civarında hac yolculuğu vesilesiyle Bağdat’a uğradığında burada hadis rivayet ettiği belirtilmektedir (Zehebî, Terâcimü’l-eʾimmeti’l-kibâr, s. 159).

ESERLERİ

1. es-Sünen*. 4341 hadis ihtiva etmekte, bunlardan bin kadarı zayıf sayılmaktadır. Eser Delhi’de taş baskısı olarak (1282/1865), ayrıca Muhammed Fuâd Abdülbâkī (I-II, Kahire 1373/1953) ve Mustafa Muhammed el-A‘zamî (I-IV, Riyad 1403/1983, iki cildi fihrist) tarafından neşredilmiştir.

2. Târîḫu’l-ḫulefâʾ. İslâm tarihi konusunda yapılan ilk çalışmalardan biri olan ve İbn Mâce’nin et-Târîḫ’inin bir bölümü olduğu sanılan eserde Hz. Ebû Bekir’den Abbâsî Halifesi Abdullah b. Ali Müstekfî-Billâh’a (944-946) kadar geçen halifelerin biyografileri ele alınmıştır. Mütevekkil-Alellah’a kadar olan halifeleri İbn Mâce’nin, Müktefî-Billâh’a kadar olanları İbn Mâce’den bu eseri rivayet eden Ömer b. Hafs es-Sedûsî’nin zeyil mahiyetinde yazdığı bilinmekte ve daha sonraki beş halifeyi de Ebû Bekir eş-Şâfiî ile Ebû Ali İbn Şâzân el-Bağdâdî’nin ilâve ettiği anlaşılmaktadır.

Eserin zeylinde Müstaîn-Billâh’tan itibaren günlük olaylar hakkında verilen bilgilerin diğer tarih kitaplarında pek bulunmadığı kaydedilmektedir. Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir tarafından istinsah edilen ve Târîḫu Medîneti Dımaşḳ’ının kaynaklarından biri olan eser, Muhammed Mutî‘ el-Hâfız tarafından Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki nüshası (Mecmua, nr. 40) esas alınarak önce Mecelletü Mecmaʿi’l-luġati’l-ʿArabiyye bi-Dımaşḳ’ta (LIV/2 [1399/1979], s. 395-454), ardından müstakil olarak (Beyrut 1406/1986) yayımlanmıştır.

3. S̱ülâs̱iyyât. es-Sünen’de Hz. Peygamber’den üç râvi ile rivayet edilen beş hadisi Abdülhamîd Şânûha Buhârî, Tirmizî ve Dârimî’nin S̱ülâs̱iyyât’ı ile birlikte yayımlamıştır (Beyrut 1405/1985). Ali Rızâ Abdullah ve Ahmed Bezre, bu dört muhaddisin sülâsiyyâtına Abd b. Humeyd ve Taberânî’ninkileri de ilâve ederek bunları neşretmişlerdir (Dımaşk-Beyrut 1406/1986).

4. Tefsîr. Mizzî, hacimli bir çalışma olduğu kaydedilen bu eserden yapılan bir seçmenin iki cüzünü gördüğünü söylemektedir.

5. et-Târîḫ. Kâtib Çelebi’nin Tevârîḫu Ḳazvîn başlığı altında diğer Kazvin tarihleriyle birlikte zikrettiği ve İbnü’l-Kayserânî’nin (ö. 507/1113) Kazvin’e gittiğinde gördüğünü belirttiği eserde ashaptan İbn Mâce’nin zamanına kadar olan râviler yaşadıkları şehirlere göre tasnif edilmiştir.

Kaynak: M. Yaşar Kandemir, TDV İslam Ansiklopedisi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.