Hz. Zülkarneyn’in (as) Özellikleri

Güçlü ve gözü pek bir hükümdar olan Zülkarneyn -aleyhisselâm-’ın en mühim vasıfları 8 madde halinde belirtiliyor…

  1. Allâh Teâlâ Zülkarneyn -aleyhisselâm-’a güç verdi. O da doğuya ve batıya seferlerde bulundu, Sedd-i Zülkarneyn’i yaptı. Bu sed, bakırla karıştırılmış demirden idi.
  2. Bulutlar ve başka vâsıtalar Zülkarneyn -aleyhisselâm-’ın emrinde idi.
  3. Kendisine ilim ve kudret verildi. Böylece müstesnâ bir tasarruf ve hâkimiyet sâhibi oldu.
  4. O’na beyaz ve siyah sancak ihsân edildi. Gündüz giderken, siyah sancağı arkasına koyunca, ardını karanlık basıyordu. Böylelikle gelen düşman, kendisini bulamıyor ve yolunu kaybediyordu. Karanlıklar içinde kalarak mağlûb oluyordu. Geceleyin ise, beyaz sancağı önüne alıyor, kendisi ve askerleri için gündüz gibi bir aydınlık teşekkül ediyor ve düşmana karşı büyük zaferler kazanıyordu.
  5. Zülkarneyn -aleyhisselâm-, âdil, tebaasına karşı merhametli bir hükümdardı. Fethettiği bölgelerdeki insanlara:

“Aranızda suçsuz olanlar için endişeye mahal yok, iyilik yapanlar bunun karşılığını görür.” diyerek, gösterdiği merhamet, müsâmaha ve anlayışla insanların gönlünde taht kurardı. İnsanlığın hayrına olan her şeyi severdi.

  1. Hırsına mağlup bir insan değildi. İnsanlar sed yapması için kendisine mâlî yardımda bulunmayı teklif ettiklerinde: “Allâh ihsanda bulunduğu şeylerle beni sizden müstağnî kılmıştır. Siz bana bizzat çalışarak beden kuvvetinizle yardım edin.” demişti.
  2. Cömert bir kimseydi. Diğer hükümdarlar gibi servet peşinde koşmazdı. İkrâmı bol, affetmeyi seven, hilm ve şefkat sâhibi bir hükümdardı.
  3. Tevâzû sâhibi, vakur ve hikmet ehli bir kimseydi. Esas gâyesi insanlığa hizmet ve mazlumlara adâlet götürmekti. O, servetin, hükümdarların refâhı için değil, halka hizmet için olduğunu düşünürdü.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.