Hz. Süleyman Zamanında Heykel Haram Değil Miydi?

Temasil kelimesi; bakır, toprak veya camdan yapılmış canlı ve cansızların heykelleri, resimleri veya tasvirleri olarak yorumlanmıştır. Lafzın delâletine göre âyet, canlı ve cansız resmini kapsamaktadır.Hz. Süleyman zamanında heykel haram değil miydi? İslam'ın heykele ve resme bakışı nasıl?

“Süleyman için, o ne dilerse, mâbedler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. Ey Dâvûd âilesi şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.” (Sebe’, 13)

Bu âyet-i kerîmede geçen “temâsîl” kelimesi; bakır, toprak veya camdan yapılmış canlı ve cansızların heykelleri, resimleri veya tasvirleri olarak yorumlanmıştır. Lafzın delâletine göre âyet, canlı ve cansız resmini kapsamaktadır.

“Temâsîl” kelimesi âyette genel bir mânâ ifâde ettiğinden, Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde, canlı ve cansız bütün varlıkların sûret, resim veya heykellerini yapmanın câiz olduğu da anlaşılabilir. Bu hususta müfessirler ihtilâf etmişlerdir. Bu görüşleri iki maddede toplayabiliriz:

  1. Müfessirlerin bir kısmı, Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde canlıların resim ve heykelini yapmanın câiz olmadığını, çünkü Hazret-i Süleymân’ın, Hazret-i Mûsâ’nın şerîatine tâbî olduğunu ve onun şerîatinde de açıkça canlı resmi yapmanın yasaklandığını söylerler. Bu görüşe göre “temâsîl” kelimesi, yalnız cansız varlıkların resmini kapsamaktadır. Dolayısıyla İslâm’daki canlı resim yasağına uygunluk arz etmektedir. Şâyet Süleymân -aleyhisselâm-’ın şerîatinde resim ve heykele cevaz verilmiş ise, bunun, o zamanlar henüz putlara tapılma endişesi bulunmadığından kaynaklandığı da düşünülebilir.
  2. Bazı müfessirler ise, Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde canlı ve cansızların heykel veya resmini yapmanın câiz olduğunu iddiâ etmişlerdir. O hâlde “Kur’ân-ı Kerîm’de bu anlatıldığına göre, canlı ve cansızların heykel ve resmini yapmanın İslâm’da da câiz olduğu hükmüne varılabilir mi?” Bu suâle İslâm hukukçuları ve müfessirler; “İslâm’da manzara, dağ, orman ve ağaç gibi yalnız cansız varlıkların ve nebâtâtın resmini yapmak câizdir.” diye hüküm vermişlerdir. Çünkü Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birçok hadîs-i şerîfinde canlıların resmini yapmayı yasaklamıştır. Resimle alâkalı hadîs-i şerîfler, bu husûsu îzâh etmektedir.

İSLAM'DA HEYKEL YASAK MI?

Nitekim İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’nın rivâyetine göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Kim dünyâda bir canlı resmi yaparsa, kıyâmet günü, yaptığı o resme can vermeye zorlanır. O ise, (resme) aslâ can veremez.” (Buhârî, Libâs, 97; Ta’bîr, 45; Müslim, Libâs, 100)

Yine İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’nın anlattığına göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mekke’nin fethi günü Beytullâh’ta tasvirler görünce içeri girmemiş, onların imhâ edilmesini emretmişti. İçeride Hazret-i İbrâhîm ve Hazret-i İsmâîl -aleyhimesselâm-’ın ellerinde kumar okları bulunur vaziyetteki resimlerini görmüştü. Şöyle buyurdu:

“−Allâh (bu resimleri yapanların) canlarını alsın! Vallâhi onlar (İbrâhîm ve İsmâîl -aleyhimesselâm-), aslâ oklarla kısmet aramadılar.” (Buhârî, Enbiyâ, 8; Hacc, 54; Megâzî, 48)

Netîce olarak Hazret-i Süleymân’ın şerîatinde canlıların resim ve heykelini yapmanın câiz olduğu kabûl edilse bile, bu fiil, İslâm’da kesinlikle yasaklanmıştır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.