Hz. Osman’ın (r.a.) Halife Seçilmesi

Hz. Osman (r.a.) nasıl halife seçilmiştir? Hz. Osman’ın (r.a.) halife seçilmesinde adaletsizlik yapılmış mıdır?

HZ. OSMAN (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ömer (r.a) yaralandığında kendisine:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, vasiyette bulun, yerine birini tâyin et!” dediler.

Ömer (r.a) şöyle dedi:

“–Ben, bu işe Resûlullah’ın kendilerinden râzı olarak vefât ettiği şu altı kişiden daha layık birini bilmiyorum: Hz. Ali, Hz. Osman, Zübeyr, Talha, Abdurrahman ibn-i Avf ve Sa’d (r.a).

Oğlum Abdullah da size şehâdet etsin! Onun hilafet işiyle hiçbir alâkası yoktur. Emîrlik, şayet Sa’d’a isabet ederse, mesele yok. Aksi hâlde, kim emîr olursa ondan istifade etsin. Bilesiniz, ben onu aczi veya hıyâneti sebebiyle azletmedim.”

Ömer (r.a) şunu da söyledi:

“–Benden sonra gelecek halifeye Ensâr’ı, Muhâcirîn’i, bedevîleri ve taşra halkını vasiyet ediyorum. (Onlara güzel muâmele etsin!)”

Ruhu kabzedilince onu çıkardılar. Yayan Hz. Âişe’nin (r.a.) odasına kadar geldiler. Abdullah selam verip:

“–Ömer izin istiyor!” dedi.

Hz. Âişe vâlidemiz (r.a):

“–Alın içeri!” dedi ve derhal içeri alındı. İki arkadaşı (Resûlullâh ve Hz. Ebûbekir) ile birlikte oraya defnedildi.

Defin işlemleri bitince, hilafet hey’eti toplandı. Abdurrahman ibn-i Avf (r.a):

“–Seçimin asgarî ihtilafla yürümesi için aranızdan üç kişi seçin!” dedi.

Zübeyr (r.a):

“–Ben reyimi Ali’ye verdim” dedi.

Talha (r.a) da:

“–Ben de reyimi Osman’a verdim” dedi. Sa’d (r.a):

“–Ben de reyimi Abdurrahmân’a verdim” dedi.

Abdurrahman (r.a), Hz. Ali ile Hz. Osman’a (r.a.):

“–Hanginiz bu işten çekilirse biz de halifemizi belirleme işini ona bırakırız. Allah ve Müslümanlar onun üzerinde murakıbtır. O da kanaatince en iyi olanı araştıracaktır!” dedi.

Ancak bu iki büyük zât sükût ettiler. Bunun üzerine Abdurrahman (r.a) onlara:

“–Seçme işini bana bırakır mısınız? Allah en efdalinizi seçmem hususunda benim üzerimde murakıbdır!” dedi.

O ikisi de, “Evet!” dediler. Hz. Ali’nin (r.a.) elinden tuttu ve:

“–Senin Rasûlullah’a yakınlığın, İslâm’da da kıdemin (önceliğin) var, bunu biliyorsun. Allah da üzerinde murakıbtır. Kasem ediyorum, seni seçecek olsam mutlaka adâletli olursun, Osman’ı seçecek olsam kesinlikle onu dinleyip itaat edersin!” dedi.

Sonra Hz. Osman’a (r.a.) yönelerek, ona da buna benzer sözler söyledi. Her ikisinden de misak (yani kesin söz) aldıktan sonra:

“–Ey Osman kaldır elini!” dedi ve ona bey’at etti. Hz. Ali (r.a) de bey’at etti. Sonra kapılar açıldı ve Medine halkı da gelip Hz. Osman’a bey’at ettiler.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 8; Cenâiz, 96; Cihâd, 174; Tefsir, 59/5, Ahkâm, 43)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Osman’dan 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HAYATI

Hz. Osman’ın (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.