Hz. Osman’ın (r.a.) Faziletleri

Ashâb-ı kirâmın önde gelenlerinden olup, ilk Müslümanların dördüncüsü ve Hulefâ-yi Râşidîn'in de üçüncüsü Hz. Osman’ın (r.a) fazîletleri nelerdir?

Hz. Osman radıyallahu anh, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e iki defa damat olmuş ve cennetle müjdelenmiştir.

HZ. OSMAN’IN (R.A.) FAZİLETLERİ

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:

“Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir!”[1] hadîs-i şerîfini rivâyet eden Hz. Osman radıyallahu anh, Kur’ân-ı Kerîm’e büyük hizmetlerde bulunmuştur. Onun Kur’ân’a çok ehemmiyet verip hizmet ettiğini gören halk da bu yolda yürümüş, idârecilerini örnek almışlardır. Nitekim Ebû Abdurrahmân es-Sülemî radıyallahu anh, Hz. Osman radıyallahu anh’ın hilâfet devrinde kıraat hocalığına başlamış ve uzun müddet bu vazîfesine devam etmişti. Zaman zaman, Kûfe’de imâmet ve Kur’ân muallimliği yaptığı mescidi kastederek şöyle derdi:

“–Beni şu makâmımda oturmaya sevkeden şey, Allâh Rasûlü’nün: «Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir!» hadîs-i şerîfindeki müjdeye nâil olabilme arzusudur.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15)

Hz. Osman radıyallahu anh’ın en mühim hizmetlerinden biri Kur’ân-ı Kerîm’i çoğaltarak belli başlı İslâm merkezlerine göndermesi olmuştur. Yaptığı bu hizmetler sebebiyle “Câmiu’l-Kur’ân: Kur’ân’ı Toplayan” vasfıyla tebcîl edilen Hz. Osman radıyallahu anh, Kur’ân-ı Kerîm ile çok meşgul olduğu için iki Mushaf eskitmişti. Her sabah kalktıklarında Mushaf-ı Şerîf’i hürmetle öpmeyi âdet hâline getirmişti.[2]

Hz. Osman radıyallahu anh, Cuma gecesi Bakara sûresini okumaya başlar, Perşembe gece­si hatmi tamamlardı. Yani haftada bir hatmederdi. Diğer sahabîlerden İbn-i Mes’ûd radıyallahu anh da Kur’ân-ı Kerîm’i cumadan cumaya bir defa, Ramazan’da da üç günde bir hatmederdi. Muâz radıyallahu anh, üç günden daha kısa sürede bitirmeyi hoş görmezdi. Temim ed-Dârî’nin de haftada bir defa hatmettiği rivâyet edilir.

Hz. Osman radıyallahu anh, hilmi, vakarı ve cömertliği ile meşhûr olmuştu. Hayatı boyunca pek çok infaklarda bulunmuştur. Müslümanların susuzluk çektiği bir devirde Rûme kuyusunu satın alarak vakfetti. Zorlu sefer olan Tebük’e ordu hazırlanırken en büyük maddî yardımı o yaptı…

Hz. Osman radıyallahu anh, fazîlette önde gelen sahâbilerdendi. İbn-i Ömer radıyallahu anh şöyle der:

“Biz Rasûlullah Efendimiz zamanında insanları derecelendirir ve şöyle sıralardık:

«Ümmet-i Muhammed’in, Rasûlullah Efendimiz’den sonra en efdali Ebûbekir, sonra Ömer, sonra Osman’dır.»

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu sıralamayı işittikleri hâlde itiraz etmezlerdi.”[3]

Hz. Osman radıyallahu anh’ın fazîletine işâret eden bazı âyet-i kerîmeler nâzil olmuştur:

Meşhur müfessirlerden Dahhâk’ın bildirdiğine göre:

“Allah’a ve Peygamberi’ne îman edenler var ya, işte onlar, Rableri yanında sıddîk (özü sözü doğru olanlar) ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır...”[4] âyet-i kerimesi, herkesten önce müslüman olan sekiz kişi hakkında nâzil olmuştur. Bunlar da Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali, Hamza, Talha, Zübeyr, Sa’d ve Zeyd Hazarâtı’dır.[5]

Hz. Ali radıyallahu anh bir gün insanlara hitâb ederken:

“Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.”[6] âyetini okumuş ve:

“–İşte Osmân, âyette bahsedilen bahtiyarlardandır” demiştir.[7]

Ashâb-ı kirâm arasında Hz. Osman radıyallahu anh kadar güzel ve eksiksiz konuşan biri yoktu. Lâkin o, hatâ yapma korkusuyla hadis rivayet etmekten çekinir ve şöyle buyururdu:

“Beni Rasûlullah Efendimiz’den hadis nakletmekten meneden şey, kendisinden çokça hadis ezberleyen ashâbından olmayışım değildir. Lâkin ben O’nun:

«Kim söylemediğim birşeyi benim ağzımdan uydurursa, Ateş’teki yerine hazırlansın!» buyurduklarını işittiğime şâhitlik ederim.” (Heysemî, I, 143)

Hz. Osman radıyallahu anh bütün seneyi oruçla geçirirdi. İlk saatlerinde birazcık uyuduktan sonra geceleri de sabaha kadar ibadet ederdi.[8] Allâh Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in Sünnet’ine candan bağlı idi. O’nun izini adım adım tâkip etmek isterdi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ehl-i Beyt’ine son derece tâzim ve hürmet gösterirdi. Meselâ binek üzerindeyken Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in amcası Abbâs radıyallahu anh yanından geçecek olsa, hemen yere iner ve yaya olarak yürümeye başlardı.

Münâkaşa ve kavgayı sevmez, zulüm ve haksızlıktan da son derece sakınırdı. Bu yüzden kendisini şehid etmek için gelen kâtillere bile mukâbele etmemiştir.

Abdurrahman ibn-i Mehdî şöyle der:

“Hz. Osman’da iki ahlâk vardı ki bunlar ne Ebûbekir Sıddîk’ta, ne de Hz. Ömer’de mevcuttu. Birincisi mazlum olarak şehit edilinceye kadar sabır göstermesi; ikincisi de tüm Müslümanları bir Mushaf-ı Şerif üzerinde toplamasıdır.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 58)

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân 21. [2] Kettânî, II, 196-197 [3] Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 4, 7; Ebû Dâvûd, Sünnet, 8/4627, 4628; Tirmizî, Menâkıb, 18/3707. [4] el-Hadîd, 19. [5] İbnu’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, VIII, 170. [6] el-Enbiyâ, 101. [7] İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 492. [8] Ebû Nuaym, Hilye, I, 56.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Osman’dan 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HAYATI

Hz. Osman’ın (r.a.) Hayatı

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLERİ

Hz. Osman’ın (r.a.) Hikmetli Sözleri

HZ. OSMAN’IN (R.A.) DUÂLARI

Hz. Osman’ın (r.a.) Duâları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.