Hz. İdris’in (a.s.) Hayatı

Adem Aleyhisselam’ın 6. kuşaktan torunu, peygamberlik gelmeden önce de ibadetle meşgul olan, salih kimselerle beraber bulunan ve geçimini el emeğiyle temin eden Hz. İdris’in (a.s.) hayatı ve peygamberliği.

Hz. İdrîs’in -aleyhisselâm- Bâbil taraflarında doğduğu rivâyet edilir. Hazret-i Âdem’in  -aleyhisselâm- altıncı kuşaktan torunudur.

İdrîs -aleyhisselâm- peygamberlik vazifesi gelmeden evvel de ibâdetle meşgûl olurdu. Sâlih kimselerle beraber bulunur, geçimini el emeğiyle bizzât te’mîn ederdi. İnsanlık târihinde ilk defâ dikiş dikme, yâni terzilik mesleği İdrîs’le -aleyhisselâm- başlamıştır.

İçinde yaşadığı toplum, Kâbil soyundan gelen bir cemâat idi. Maddeten ve mânen çok bozulmuştu. Şit’in -aleyhisselâm- gösterdiği yoldan ayrılmışlar, kulluk vazîfesini terketmişlerdi. Her türlü haram ve kötülüğü, helâl sayarak işliyorlardı. Hak yolun­dan ayrılan bu kavme Cenâb-ı Hak, İdrîs’i -aleyhisselâm- peygamber olarak gön­derdi. Kendisine otuz sahîfe nâzil oldu. Allâh’ın emir ve yasakları bildirildi. İdrîs -aleyhisselâm-, bu ilâhî emir ve yasakları cemâatine teblîğ etti.

Melekler, İdrîs’i -aleyhisselâm- cemâatler hâlinde ziyârete gelirler, O’nunla görüşüp sohbet ederlerdi. Kendisinin, tahmînen bin kişi kadar mü’min cemâati vardı.

HAZRET-İ İDRİS'İN HİKMETLİ SÖZLERİ

İdrîs -aleyhisselâm-, kavmine hikmetli sözler ile nasîhatlerde bulunurdu. Bunlardan bâzıları şunlardır:

  • “Akıllı kimsenin mertebesi yükseldikçe tevâzûu artar.”
  • “Akıllı kimse, başkasının aybına bakmaz! Kişinin aybını yüzüne vurmaz! Malı çoğaldıkça, mağrûr olup ahlâkını bozmaz!”
  • “Nefsini temiz tutmayanın, aklı yok demektir!”
  • “Âhiret ile dünyâ sevgisi aslâ bir arada bulunmaz!”
  • “Duâ ettiğiniz zaman niyetiniz hâlis olsun!”

İDRİS ALEYHİSSELÂM GÖĞE KALDIRILDI

Kendisi, ömrünün sonuna doğru semâya ref’ edilmiştir (kaldırılmıştır). Bu husus, Meryem Sûresi’nin 57. âyetinde şöyle ifâde edilir:

“Biz O’nu yüksek bir mekâna kaldırdık!”

Bu yüce mekândan maksat, Allâh Teâlâ’ya yakın bir mertebeye veyâ cen­nete, veyâhut da dördüncü kat semâya kaldırılmasıdır. Nitekim bu konuyla alâkalı şöyle bir hadîs-i şerîf vardır:

“Ben Mîrâc’da dördüncü kat semâya çıktığımda, İdrîs (peygamber) ile karşı­laştım. Cibrîl bana:

«–Bu gördüğün İdrîs’tir. O’na selâm ver!» dedi.

Ben de O’na selâm verdim. O da benim selâmıma cevap verdi. Sonra (bana):

«–Merhabâ sâlih kardeş, sâlih Peygamber!» dedi.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Müslim, Îmân, 259-264)

İDRİS PEYGAMBER HÂLÂ HAYATTA MI?

Bâzı âlimler, İdrîs -aleyhisselâm-’ın hâlen semâda ve hayatta olduğunu söyle­mektedirler.

İdrîs’in -aleyhisselâm- sıdkı, doğruluğu ve fazîleti, Meryem Sûresi’nin 56. âyet-i kerîmesinde şu şekilde anlatılmaktadır:

“Kitâb’da İdrîs’i de zikret! Çünkü O, çok sâdık bir Peygamberdi.”

Enbiyâ Sûresi’nin 85 ve 86. âyet-i kerîmelerinde ise şöyle buyrulur:

“(Ey Habîbim!) İsmâîl, İdrîs ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da hatırla! Onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimize dâhil ettik! Çünkü onlar, sâlih kimselerdendi.”

Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberler için geçen bu “sâlihlerden” ifâdesi, o pey­gamberlerin fazîletini îzâh sadedindedir.

Mevlânâ -kuddise sirruh-, her ikisi de semâya kaldırılan Hazret-i İdrîs ile Îsâ’nın -aleyhimesselâm- hâllerini şöyle anlatır:

“İdrîs ve Îsâ -aleyhimesselâm-, fevkalâde riyâzât ve mücâhede ile melekler gibi oldular. Neredeyse, yemez, içmez hâle geldiler. Âdeta meleklerle hemcins olduklarından semâya kaldırıldılar…”

Onların sabır, şükür ve riyâzâtla rûhlarının büyük bir olgunluk kazanıp kemâle ermesi neticesinde, letâfete bürünüp melekler gibi semâya ref’ olması, kulun da nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesi ile birçok ulvî makam­lara vâsıl olacağını göstermektedir.

Mânevî tekâmülün zirvesi olan peygamberler, maddî tekâmülde de beşeriyete öncü olmuşlardır. Hazret-i Âdem’in -aleyhisselâm- ziraatte, Hazret-i İdrîs’in -aleyhisselâm- terzilikte olduğu gibi. Ayrıca, insanlık ile beraber başlayan yazı, Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- zamanında bir hayli gelişmiştir.

Velhâsıl Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm-:

  • Kendisine suhuf indirilen bir Peygamberdir.
  • Sıdkı, doğruluğu ve fazîletiyle Kur’ân-ı Kerîm’de methedilmiştir.
  • Terzilerin pîridir.
  • Yüce bir mekâna yükseltilmiştir.
  • Sabırda âbideleşenlerdendir.
  • Sâlihlerdendir.
  • Rahmet-i ilâhiyeye mazhar olmuştur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. İDRİS (A.S.) KİMDİR?

Hz. İdris (a.s.) Kimdir?

KUR’AN’DA GEÇEN PEYGAMBERLERİN HAYATI

Kur’an’da Geçen Peygamberlerin Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah razı olsun. Çok istifade ediyoruz.

    • AFERİM SELVİ TEBRİKLER

    sağ olun teşekkür ederim

    cok tsk ederım

    allah sizden razi OLSUN İNŞALLAH AMİN ECMAİN bizlerde onların gördüğü halde insanın hayatında bunların tanımak öğrenmek lazim

    Her müslüman iman esaslarından birisi olan peygamberlere imamın gereği olarak hayatlarını okuyup ogrenmek zorundadır bütün peygamberler bizler için birer ornektir mümkünse her peygamberin birduadi vardir bizlerin bu duaları öğrenip baskalarinada öğretmemiz gerekir her musluman peygamberimizin vârisidir

    • Allah razı olsun.

    Allah razı olsun

    Peygamberlerin hayatlarını bilmek lazım..

    ÇOK TEŞEKKÜR ETMEKTEYİM ALLAH RAZI OLSUN

    Allah cc razı olur inşallah sizlerle..

    Ya çoook teşekkürler emeğinize sağlık

    Çoook güzel olmuş emeğinize sağlık tek kelimeyle anlatabilecek gibi değil ama "MUHTEŞEM"

    ALLAH razı olsun bu siteyi hazırlayan kardeşlerimizden okudukça okuyası geliyor insanın

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.