Hüneri Samimiyet Olan Sözler

Harun Kırkıl'ın kaleminden çıkan Ben Böyle Değildim kitabı; imanı aşkla yaşayan, samimiyeti en üstün va­sıf olarak kabullenen, Allah ve Resulünü kayıtsız şartsız tek itaat mercii olduğuna iman etmiş güzel insanların torunları, ecdadının ideallerinden mah­rum yaşamasınlar diye hazırlandı. Bu çalışmada, tarih sayfalarında unutulmuş güzellikler günümüz gençlerine hatırlatılıyor.

“Âsâra sorarsan beni söyler sana kimdi…” mıs­rasıyla başlar Mithat Cemal KUNTAY, “Kimdim?” şi­irine…

Bir medeniyetin çöküşüne, koca bir cihan dev­letinin yıkılışına şahit olmanın verdiği acıyı, bir ağıt yakıcılığında terennüm eder…

Giydiği daracık elbiselere vücudunu hapsetmiş, yaşadığı sanal dünya kafesinde aklını ve gönlünü mahkûm etmiş günümüz neslini görse acaba “Kim­dim?” şiirini nasıl yazardı?

İnternet sayfalarında sörf yapmayı maharet ad­deden gence “Bir başka denizdim, kürenin rub’u (1/4’ü) benimdi” der miydi?

İçtiği biraların şişelerinden kendisine kurduğu kalede hüküm süren gençlik sarhoşu zavallılara ma­zinin ihtişamını nasıl anlatırdı?

Fevkinde uçarken o neşîbin bu firâzın

En şanlı hükümdarı hurûşânına arzın

Tek bir nazarım berk-i inâyetti, keremdi

İklîli hediyyemdi, ekâlimi hîbemdi

Şu mısralarda dile gelen hissiyat hangi gencin gönlünü titretir ki artık!

“Arzın en şanlı hükümdarlarına bir bakışım lütuf­tu, tacını ve hüküm sürecekleri ülkelerini ben hibe ederdim…”

Âsâr, elimin çizdiği mecradan akardı

Üç kıt’ada mağrur atımın izleri vardı

Ecdadının eliyle yazılmış tarihi bizzat yerinde okumak istese, üç kıtada yaklaşık altmış devletten vize alması gereken bir genç, bu tarihi hangi hâlet-i ruhiye ile okurdu? Kendisinde bir Osmanlı akıncı­sının atındaki kadar gurur kalmamışken… Yağlı bir kemik parçası mahiyetindeki sefil zevklerin ardınca zağarlık yaparak bütün haysiyetini ve şerefini sıfırla­mışken üstelik…

Mithat Cemal Bey şu beytinde dile getirdiği his­siyatını acaba bugünün nesline nasıl söylerdi?

Dünya bilir iclâlimi ben böyle değildim…

Ben altı asırdan beri bir kerre eğildim…

İmanı aşkla yaşayan… Samimiyeti en üstün va­sıf olarak kabullenen… Allah ve Resulünü kayıtsız şartsız tek itaat mercii olduğuna iman etmiş güzel insanların torunları, ecdadının ideallerinden mah­rum yaşamasınlar diye hazırladığımız bu çalışmada tarih sayfalarında unutulmuş güzellikleri günümüz gençlerine tekrar hatırlatmak istedik.

Bir yığın söz ki samimiyeti ancak hüneri…

Kitabı temin etmek için tıklayın.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.