Hücredeki Muhteşem Bölünme

İnsanın var oluşu için yıllar öncesinden hazırlık yapılmakta, büyük anne ve büyük babalarımız, kendi annelerinin karnında daha 6 haftalıkken anne-babalarımızı oluşturacak hücrelere sahip olmaktadır. Böylece bizimle ilgili karar da alınmış olmaktadır.

Anne rahminde, daha 6 haftalıkken oluşmaya başlayıp, önce çoğalan, sonra da özel bölünmelerle yaratılışta kullanılmaya hazır hâle getirilen yumurta hücresinin “mayoz” bölünmesi, anne rahminde belirli bir safhada durdurulur. Büluğ çağının başlamasıyla bölünmeye kaldığı yerden devam eden hücrelerin tam olgunlaşması, ancak babadan gelen hücrenin içeriye girişiyle gerçekleşir.

BÖLÜNME VE OLGUNLAŞMA

Üreme hücresi, zorlu yolları aşıp içeri sâlimen girmeyi başardığında, özel bir safhada bekletilen yumurta hücresi, artık beklemeyi bırakır ve insanın yaratılışında kullanılmak üzere hazırlanır. Bölünmeye kaldığı yerden devam eder ve olgunlaşmasını tamamlar. Yani yıllar öncesinden başlayan bu işlemler; bir insanın mayasının yarısı olmasına mâtuftur. Bu safhalar gerçekleşmeden yumurta hücresi yaratılışta kullanılamaz.

Yumurta hücresi, anne rahminde başladığı bölünme ve olgunlaşmayı belli aşamada durdurmasaydı, ergenliğe gelindiğinde yumurta hücreleri tükenmiş olacaktı. Yani büluğ çağında hanımlar kısır kalmış olacaklardı. Bu takdirde insan neslinin çoğalmasından bahsedemeyecektik.

DÖLLENMEDEKİ GİZEM

Büluğdan sonra da sınırlı gelişim devam etmekte, her ay seçilen 10-50 yumurta hücresi bunu tamamlamaktadır. Bu seçilenlerden de yalnızca bir tanesi döllenme kabiliyetine sahip kılınmaktadır. Eğer hepsinin döllenmesine izin ve imkân verilseydi, ne bu yavrular gelişimlerini normal bir şekilde tamamlayabileceklerdi, ne de anne bedeni bunu taşıyabilecekti. Hatırlatmak gerekir ki, bir kadının üretken çağında büluğdan menapoza kadar olgunlaşan yumurta sayısı 400 civarındadır. Bunların hepsinin döllenmesine izin verilmemektedir. Mucizevî buluşma için özenle hazırlanıp bekletilen yumurta hücresiyle ilgili hazırlıklar, ilkah olmadığı takdirde feda edilerek, hücre körelip vücut dışına atılmaktadır.

Yumurta hücresi kendini tanımakta mıdır? İçindeki gelişmelerden haberdar mıdır? Belli aşamalara gelince durması gerektiğine nasıl karar vermektedir? İçine giren hücrenin insanın yaratılışında kullanılacağını nereden bilmektedir? Buna göre bölünmesini nasıl tamamlamaktadır? Daha önce olgunlaşmasını bitirmesinin nelere sebep olacağını nasıl bilmektedir? Bu sürecin sonucunu ona kim öğretmiştir?!! Son derece karmaşık olan bu işlemleri, hücreler hiç şaşırmadan, vakti saati gelince ustalıkla nasıl gerçekleştirirler?

KENDİ KENDİMİZE Mİ DOĞDUK?

Her yazımızda tekrarladığımız gibi bu kadar teferruatlı ve mühim işleri, cansız atomların plânlayıp yapabilmesi mümkün müdür? Kendi içindeki hücrelerin, hatta atomların faaliyetleri karşısında acziyete düşen insanoğlunun, bütün kâinatın “tesâdüfen”, “tabiat ana” tarafından veya “kendi kendine olduğunu iddia etmesi” akılla nasıl bağdaşır? Daha bir hücresinin içindeki atomun işleyişini açıklamaktan âciz kalırken, uçsuz bucaksız kâinatın kendi başına olduğunu söylemek; ancak peşin fikirli, şartlanmış ve kör bir idrâkin mahsulü olsa gerek…

Zigotun kromozomlarının yarısı anneden, yarısı babadan geldiği için, zigotun genetik olarak bir eşi yoktur. Ortaya çıkan yepyeni bir kombinasyondur. Ne kendinden öncekilerin, ne de kendinden sonrakilerin tıpatıp aynısı olmayan; hem annenin, hem babanın özelliklerini taşıyan, ama ikisinden de farklı bir oluşumdur.

MİLYARLARCA İNSAN BİRBİRİNDEN FARKLI

Üreme hücrelerinde meydana gelen özel bölünme sayesinde, genetik bilgi, mükemmel bir şekilde eşey hücrelerine aktarılırken, hem cinsiyet korunmakta, hem de tür içindeki çeşitlilik de sağlanmaktadır. Milyarlarca insanın birbirinden farklı yüz, ses, boy, ten-saç rengi, parmak izi... vs.ye sahip olmalarının, (her insanın biyolojik, fizyolojik, anatomik.. olarak da özel olmasının) sebebi, buradaki ince detayda yatmaktadır. Bu hassas işlemlerin, kör bir tesadüf neticesinde olması, hiçbir akıl sahibinin kabul etmeyeceği bir hakikattir.

Anne ve babadan gelen hücrelerin çekirdekleri birbirine yaklaşıp kromozomlar kaynaştığında, babadan gelen kromozomun yapısına göre bebeğin cinsiyeti de belirlenmiş olur. Eğer babadan gelen kromozom yapısı Y ise bebek erkek, X ise bebek kız olacaktır. Bir tek hücrenin cinsiyeti mi olur demeyelim. Çünkü bu hücre, bir insanın programını taşır ve cinsiyeti de en başta belirlenir. Bebeğin bütün organları ve sistemleri, yani bütün vücut yapısı da cinsiyetine uygun olarak şekillenir. Daha bir hücreyken, henüz herhangi bir canlıya bile benzemediği birkaç haftalık dönemlerde de bebeğin cinsiyeti bellidir. Fakat bunun bir uzman tarafından belirlenmesi, en erken 13. haftada yapılabilir ki, çoğunlukla bu 14-16. haftayı bulmaktadır.

CİNSİYETLERİN FARKLI OLMASI

Çoğunlukla, ilkah, bir hücreyle olmakta ve tek bebek dünyaya gelmektedir. Yumurtalıktan her ay bir yumurta hücresi salınır. Birden fazla hücrenin salınarak tüplere alınması ve babadan gelen ayrı hücrelerle birleşmesi durumunda “ayrı yumurtadan pek çok çocuk” meydana gelir. Bunlar, ancak iki kardeşin birbirine benzediği kadar benzerler. Cinsiyetleri aynı veya farklı olabilir. “Hakikî yumurtadan meydana gelen çok sayıdaki çocuğa” gelince, bunlar zigotun bölünmesi esnasında meydana gelir. Bölünen hücrelerin bir zar içinde birleşmeyip ikiye, üçe, dörde ayrılarak her birinin gelişmesine devam etmesiyle oluşur. Bunların tamamı kız veya tamamı erkek olur, cinsiyetlerinin farklı olması mümkün değildir.

Tahminen 86 doğumdan biri ikiz, 8.000 doğumdan biri üçüz, 729.000 doğumdan biri dördüz, 65.610.000 doğumdan biri beşiz olmaktadır. Bütün ikiz hamileliklerinin 1/3’ü tek yumurta, 2/3’ü çift yumurta ikizi olarak dünyaya gelmektedir.

YUMURTALAMAYI ARTTIRAN TEDAVİLER

Ülkemizde her yıl meydana gelen 1,5-2 milyon doğumun 45-50 bininin ikiz olduğu tahmin edilmektedir. Son yıllarda gelişen yardımcı üreme teknikleri ile ikiz ve çoğul gebelik sıklığı önemli oranda artmıştır. Yumurtlamayı artıran tedaviler, ikiz doğumları 4 kat, üçüz veya fazlası doğumları 72 kat artırmaktadır. Tüp bebek uygulamasında rahime fazla embriyo yerleştirilmesi, çoRRRRRğul gebelik riskini artırmakta, tüp bebek ile oluşan hamileliklerin %25-50’si çoğul gebelik olmaktadır.

Hücreler yıllar öncesinden kâinatın kendisine hizmet edeceği insan için titizlikle hazırlanır. İnce tedbirlerle buluşturulur. Buluşma anında da son hazırlıklar tamamlanır. Bir tek hücre için bu kadar teferruatlı işlerin görülmesi câlib-i dikkat bir durum olup, akıl sahiplerini hakikaten hayrete düşürmektedir. Her hücreye, hattâ zerreye yön veren Allah, her işinde nice hikmetler olan azametli bir sultandır. Bizler ise, Rabbimizin kâinata koyduğu birtakım kâideleri bile idrâk etmekte zorlanan ve ancak O’nun (c.c.) zikriyle değer kazanan âciz kullarız…

(Rasûlüm!) De ki, kulluk ve yalvarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?..” (el-Furkan, 77)

Rabbimiz, bizlere âyet-i kerîmede buyrulduğu gibi acziyetimizi bilmeyi, bu şuur ve idrâk içinde samimi bir kulluk hayatı yaşamayı nasîb etsin! Âmîn.

Kaynak: Dr. Betül Nefise İnal, Şebnem Dergisi, Temmuz 2015, 125. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.